Haber ve Fotoğraf: Fatma Salih
Aramızdan kimler; kendimizi geliştiren kitapları okumayı, bizi buraya getiren antik miras edebiyatını okumayı sevmez ki? İşte yazarlar, bizi kurgu ve gerçeklik arasına getirip-götürerek yaratıcılıklarında sınır tanımıyorlar.
Bugün yazar ve romancı Mohammed Elgacer ile beraberiz. Kendisi bize yazma serüvenini anlattı…
Bize kendinizi anlatır mısınız?
Suriye’nin İdlib şehrinde doğdum, hayatımı ise Şam şehrinde geçirdim. 23 yaşındayım. Türkiye’de kimya mühendisliği okudum. Şuana kadar “Onarım”, “Geri Dönme Yok”, “İnsan Parçacıkları” adında üç yazılı eserim var.
Nasıl bir çocukluk döneminiz oldu?
Çocukken altı ameliyat geçirdim. Bunlardan biri hayatımı çok etkiledi: Yüzümden geçirdiğim korkunç bir ameliyattı. Bu durum çocukların benden uzaklaşmasına neden oldu ve hiç arkadaşım olmadı.
Tesadüfen okuduğum ve etkisi altında kaldığım bir kitaptan sonra sürekli okuma isteğim oldu. Sonra yazma hikâyem başladı. Yani ben yazmaya karar vermedim, okuma arzusu beni yazmaya itti.
Ne zaman yazmaya başladınız?
İlk başlangıcım bir gece yarısıydı. Dizüstü bilgisayarım açtım. Çok kitap okuyordum, bu yüzden hayatım hakkında yazmaya ve onu bir romana dönüştürmeye karar verdim. El-laada kitabımın ilk on sayfasını yazdım.
Sizce bir yazar kendini yazarak buluyor mu?
Bulamıyor ama kendini bulmaya çalışıyor. Denemek bulmak gibi bir şey değil; deneme devam ediyor. Ama bulmak bana göre bitiştir.
Yazınızda gerçek ve kurgunun rolü nedir?
Biraz hayal gücüyle gerçeği güzelleştiriyorum, sonra gerçeği bir kurgu olarak gösteriyorum. Böylece okur benim gerçekliğimin kurgu olduğunu düşünüyor.
Yazılarınızda kime hitap ediyorsunuz?
Bir mesaj göndermiyorum. İnsanlara herkesin kendi ıstırabının olduğunu ve hastalıkların sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal olduğunu göstermek için çabalıyorum.