Çalışan, üreten, hayatın içinde yer alan kadınlarımızla 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bir araya geldik. Derya Kaya, Fatma Doğan, Songül Arıkan ve daha niceleri… Birçoğu çalıştığı alanda bir ilke imza atmadı; adlarının önünde yer alan bir ünleri de olmadı belki. Ama onlar hayatın içinde, yaşadıkları her güne imzalarını atıyorlar. Kadınlarımızla yaptığımız röportajlara geçmeden önce Dünya Kadınlar Günü nasıl ve ne zaman kutlanmaya başlandı? Kısaca bir tarihçesine değinelim.
Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü, her yıl 8 Mart’ta kutlanan, Birleşmiş Milletler tarafından 1977 yılında kabul edilmiş uluslararası bir gündür. Türkiye’de ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı. 1984’ten itibaren ise her yıl “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya devam ediyor.
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak için attığı adımların başlangıcı 8 Mart 1857 yılına dayanmaktadır. Amerika’nın New York kentinde tekstil işçisi kadınların düşük ücret ve 16 saate varan uzun çalışma koşullarını ve insanlık dışı çalışma şartlarını protesto etmek amacıyla başlattıkları grevler başlangıç olarak kabul edilir. Kadınların grevinde çıkan yangında kapıların kilitli olması nedeniyle, 16 ile 23 yaşları arasında olan 129 işçi kadın can vermiştir. Büyük tepkilere neden olan bu olay birçok ülkede kadın haklarının korunması ve erkeklerle aynı çalışma şartları ile eşit işe eşit ücret ödenmesi yönündeki haksızlıkların giderilmesi adına çalışmalar başlatılmasını sağlamıştır.
Danimarka’nın Kopenhag kentinde 26-27 Ağustos 1910 yılında toplanan Uluslararası Kadınlar Konferansında, Alman kadın siyasetçi Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihinde tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirir ve öneri oybirliğiyle kabul edilir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ise 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart, “Kadın Hakları, Uluslararası Barış Günü” olarak kabul edilir.
Türkiye’de Dünya Kadınlar Günü
“Bir topluluk, bir ulus, erkek ve kadın olmak üzere iki ayrı cins insandan oluşur. Bir ulusun bir bölümünü geliştirip diğer bölümünü geliştirmeden toplumun tümünün gelişmesi olanaksızdır. Bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer yarısının göklere yükselmesi mümkün müdür?” M. KEMAL ATATÜRK
Ülkemizde Cumhuriyet’in ilanı ve kuruluş aşamasından başlayarak, kadın-erkek eşitliği için birçok adımlar atılmıştır. İlk anayasamız olan 1924 Anayasası’nda toplumu oluşturan en küçük birim aile olarak tanımlanmıştır. 1926’da kabul edilen Medeni Kanun ise kanun önünde kadın erkek eşitliğini kabul ederek kadınların eşit ve özgür bireyler olarak toplumsal ve kamusal yaşamda yerini almasının başlangıcıdır.
Türkiye Cumhuriyeti uluslararası bazı sözleşmeler imzalamıştır. (“Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi”,1985) Ayrıca 2002’de yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu’nda ve Türk Ceza Kanunu’nda da eşitliği kapsayan birtakım düzenlemelere gidilmiştir.
Ülkemizde ve daha pek çok ülkede her yıl 8 Mart’ta kutlanan “Dünya Kadınlar Günü” bazı ülkelerde resmi tatil olarak kabul edilmiştir.
Türkiye’nin çalışan, üreten, emek veren yüreği güzel kadınlarına biz sorduk, onlar yanıtladı.
Bu özel gün dolayısıyla Diyarbakır’da sadece kadınların satış yaptığı ‘Kadınlar Semt Pazarı’na gittik. Pazarda satış yapan kadınlarımızla konuştuk. Kadınlar Günü ile ilgili neler düşündüklerini sorduk. Onlar da içtenlikle yanıtladılar sorularımızı…
Röportajımıza Kadınlar Semt Pazarı’nda balık tezgâhı sahibi olan Derya Kaya ile başladık.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Adım Derya Kaya. Eşimle ayrıldık. En küçüğü 17 olan, 20 ve en büyüğü 23 yaşında üç çocuğum var. Çocuklarıma hem annelik hem babalık yapıyorum. Sekiz yıldır ekmeğimizi kendim kazanıyorum. Ne mutlu bize ki ayaklarımızın üzerinde durabiliyoruz. Sabah pazarımıza geliyorum; satış yapıyorum. Akşam da evime gidip çocuklarımla ilgileniyorum.
Burada çalışmaya nasıl başladınız?
Bir gün evde arkadaşlarımla oturuyorduk. Arkadaşlarımdan birisi, sadece kadınlardan oluşan ve kadınların satış yapacağı bir semt pazarı kurulacağını söyledi. Bu pazarda çalışmak isteyen kadınlar başvuru yapabilecekmiş dedi. Ben de iş arıyordum. Bu yüzden pazarda çalışmak için talepte bulundum. Başvurum kabul edildi. Kurulduğu ilk günden bu yana sekiz yıldır Kadınlar Semt Pazarı’nın bir üyesi olarak alın teriyle çalışıp ekmeğimi kazanıyorum. Önceden sebze haline gidip sebze alıyor, pazarda sebze satıyordum. Şimdi sezonu olduğu için balık satışı yapıyorum.
Satışlarınız nasıl?
Çok şükür iyi. Kimseye muhtaç olmadan evimin ve çocuklarımın ihtiyaçlarını karşılayabiliyorum. Pazarda çalışarak kendi ayaklarımızın üzerinde durabiliyoruz. Alnımızın teriyle kazanıp geçimimizi sağlıyoruz. Bu yüzden huzurlu ve mutluyum. Çalışma hayatımdan önce bir topluluk içinde doğru düzgün konuşamıyordum. Şimdi rahatlıkla konuşabiliyorum. Özgüvenimi kazandım. Kendimi daha rahat ifade edebiliyorum.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü hakkında neler söylemek istersiniz?
Geçen yıl Dünya Kadınlar Günü’nde, semt pazarındaki arkadaşlarımızla beraber kadınlarla ilgili bir tiyatroda rol aldık. Tiyatro oyununu birkaç yerde sahneledik. Bizim için çok güzel ve unutamayacağımız bir etkinlikti. Hepimiz çok mutlu olduk. Bütün kadınlara başarılar diliyorum. Kadınlarımız ezilmesin. Çalışsınlar; kendi emekleriyle kazanıp özgüvenlerini artırsınlar. Çalışmayan kadınlarımız var diyoruz ancak onlar da evde çalışıyorlar. Sonuçta çocuklarla ilgilenmek, eve bakmak, ev geçindirmek, yemek yapmak bu tarz şeyler de kolay değil. Kadının işi zor yani… Kadının her yerde emeği var. Kadının emeğinin daha çok olduğunu düşünüyorum. Sadece bir gün değil, her gün değerimizin bilinmesini isteriz.
Kadınlar Semt Pazarı’nda sakatat tezgâhının sahibi olan Fatma Doğan: Evli ve üç çocuk annesi. Pazarda çalışmaya başlamadan önce ev hanımı olan Doğan, dokuz yıldır semt pazarında satış yapıyor.
Çalışarak hayatınızda bir ilerleme kaydettiğinizi düşünüyor musunuz?
Tabii ki. Biz kadınlar bu semt pazarında çalışmaya başladıktan sonra çok ilerleme kaydettik. Pazarcılıkta, ticarette, esnaflıkta ve sosyal hayatta kat kat ilerlediğimizi düşünüyorum. Pazarcılığa başlamadan evvel ev hanımıydım. Şimdi tezgâh sahibiyim. Pazardaki kadınlarımızın sayısı da her geçen gün artıyor. Artık, kadınlar daha cesaretli bir şekilde gelip pazarda tezgâh açarak çalışmak istiyorlar. Kadınlar Semt Pazarımıza ilgi büyük. Ulusal gazetelerde ve televizyonlarda haberlerimiz yer aldı. Biz de gördüğümüz bu ilgi ve destek sayesinde güç kazanıyor ve kendimizle gurur duyuyoruz. Çocuklarımızın da bizimle gurur duyması bizi onurlandırıyor.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilgili siz neler söylemek istersiniz?
Bence her gün Dünya Kadınlar Günü’dür. Sadece tek bir gün değildir. Bizi bir gün hatırlamakla kalınmamalı. Kadınların yaşam şartlarına, hayatlarına bakılırsa bizim için her gün 8 Mart olmalı. Ben kendi adıma kadınlara şunları söylemek istiyorum: Kadınlar güçlü olsunlar. Umutsuz olmasınlar. Umutlarını yitirmeden hayatın zorluklarından korkmadan ve her şeye rağmen biz varız demeliler.
Bir gün yolunuz Diyarbakır’a düşerse Kadınlar Semt Pazarı’na uğramayı ihmal etmeyin. Domates alın; patates alın; belki biraz da balık alırsınız. Hiçbir şey almıyorsanız bile pazarı gezmek için uğrayabilirsiniz. Soğuk günlerde pazarda kurdukları sobanın üzerinde demledikleri sıcak çaydan ikram edeceklerdir size… Çaylarınızı yudumlarken keyifli sohbetlerine de eşlik edebilirsiniz.
Haber ve Fotoğraf: Resmiye Tokgöz