Haber ve Fotoğraf: Ayşegül Altunoluk
Uyku insanlar için en önemli biyolojik ihtiyaçlardan biri. Bazı insanlar uzun süre uykusuzluğa dayanabilirken, bazı insanlar için uykusuzluk hayattan kopmakla eş değer. Uykusuzluğun birçok olumsuz etkisini biliriz, peki uykusuz kaldığımızda beynimizde neler oluyor ve buna nasıl tepki veriyoruz?
Özellikle gençlik ve öğrencilik dönemlerinde uykusuz kaldığımız çok olmuştur. Bir araya gelindiğinde bitmeyen sohbetler, eğlenceler, sonu gelmeyen film geceleri, uzun ders çalışma, sınav dönemleri gibi zamanlarda uzun saatler, günler ya çok az uykuyla idare etmeye çalışmış ya da uzun günler uykusuz kalmışızdır. Bu günler sonunda şiddetli baş ağrıları, ciltte bozulmalar, agresiflik, unutkanlık gibi sorunlar yaşanmış olması muhtemel. Bu masum görünen uyku düzensizliğinin aslında çok fazla ve bazen geri dönülemez zararları var. İşte bu durumla alakalı olarak, bir uyku laboratuvarında deneyler ve uykusuz kalan insanlardaki değişiklikler incelendi.
Köln’de Deutsche Zentrum für Luft und Raumfahrt ile Forschungszentrum Jülich iş birliği ile yapılan deneyde, aşama aşama uykusuz bırakılan ve beyin dalgaları kaydedilen denekler 12 gün boyunca gözlemlendi. Uyku düzenleri değiştirilen denekler, üst üste 5 gece uykusuz bırakıldı. Her sabah ve akşam konuşuldu ve durumları gözlemlendi. Deneklerin kendilerine sorulan sorularda uykusuzluk etkileri bazen değişse de genellikle ortak semptomlar mevcuttu. Sadece 5 saat uyumalarına izin verilen deneklerin yorgun oldukları ve konuşkan olmadıkları, yapılan konsantrasyon testlerine odaklanamadıkları; testler sırasında beyinlerinin istemsiz şekilde kapandığı, basit reaksiyon testlerinde bile başarısız oldukları gözlemlendi. 12 gün sonunda deneklerden özetle şu 3 sonuç çıkarıldı:
- Ne kadar süre uykusuz kalırsanız, adenozin konsantrasyonu o kadar yüksek olur. Uykusuz kalındığında, uyku basıncı artar ve uykuda mısınız yoksa uyanık mısınız ayrımı yapılamaz.
- Sadece bir kısa geceden sonra dahi bilişsel yetenekleriniz zarar görür. Üst üste birkaç gece çok az uyunursa, kayıplar genellikle ciddidir.
- Bununla birlikte, test deneklerinin üçte biri, testlerde uyku eksikliğine rağmen daha yüksek direnç gösterdiler. Bu da muhtemelen adenozin sistemindeki genetik farklılıklardan kaynaklanmaktadır.
Uykusuzluğun bu olumsuz etkileri, düzenli bir uykunun da önemini ortaya koyuyor. Başka farklı laboratuvarlarda da yapılan deneyler, ortak bir sonuç ortaya çıkarıyor:
İyi bir zihinsel performans için kaliteli ve yeterli uykuya ihtiyaç var. Yani derin uykusu uzun olan kaliteli ve zihinsel, fiziksel dinlenme için yeterli süresi olan uyku. Bu süreyi Amerika Uyku Tıbbı Akademisi ve Uyku Araştırmaları Derneği 7 saat olarak belirtiyor. Bu derneğin araştırma verilerine göre; düzenli olarak daha az uyuyanların depresyon, diyabet, obezite, yüksek tansiyon, kronik yorgunluk, bağışıklık sistemi hastalıkları olasılığı daha yüksek. Sağlıklı bir yaşam istiyorsak, yeterli ve düzenli bir uyku şart.
Beyin yorulduğunda neler oluyor?
Uyku eksikliği beynin işleyişini birçok yönden etkiler.
Dikkat ve hafıza sorunları: Konsantrasyon görevleri sırasında, dikkati kontrol eden beyin bölgelerindeki (kırmızı) ve talamustaki (“bilinç kapısı”, sarı) aktivite kısılmış gibi görünür. Bu muhtemelen, karışan sinyalleri görmezden gelmeyi zorlaştırıyor. Hipokampustaki (mor) aktivite azalır, bu da yeni hafıza içeriklerinin sabitlenmesini engelleyebilir. Bir konuya dikkat verirken ve yeni şeyler öğrenirken konsantrasyonda zorlanılacağını gösteriyor.
Daha kötü sinir koordinasyonu: Uyku eksikliği, farklı sinir ağlarında işbirliğini (kesik çizgiler) zayıflatır. Bu, araştırmacılar tarafından, uykusuz test deneklerini, düşüncelerinin dolaşmasına izin verme isteğiyle manyetik rezonans tomografisine ittikten sonra sonuçlandırıldı. Bu koşullar altında (“dinlenme durumu”), fonksiyonel MRI’da iki beyin bölgesinin genellikle birlikte ne kadar iyi çalıştığı görülebilir: aktiviteleri ne kadar senkronize olursa, işbirliği o kadar yakın olur. Azaltılmış bağlantı, yalnızca dikkat sisteminin (kırmızı) bölgelerinde değil, aynı zamanda işitsel, görsel ve motor ağlarda (işaretlenmemiş) gösterilir. Hafıza bozuklukları, daha yavaş tepki süreleri, algı ve dikkatte kısa süreli başarısızlıklar ortaya çıkar. Bu da sinir ağlarının birlikte daha az iyi çalıştığı gerçeğine dayanmaktadır.
Daha sık hayal kurma: Varsayılan mod ağı (mavi), esas olarak hayal kurma sırasında etkindir. Uyku eksikliği varsa, gerçek ve hayal arasındaki ayrım artık güvenilir değildir. Beyin, noktaya bağlı kalmak yerine kısa bir süre için varsayılan moda geri döner ve yapılması gerekenden geri kalır. Gerçeklikten tamamen kopup duyusal izlenimlerde kaybolur ve kendi düşünce dünyasında yaşamaya başlar. Sık sık hayal kuran bu zihnin halüsinasyon görme ihtimali ve oranı yüksektir. Obsesif-kompulsif bozukluk geliştirmesi mümkündür.
Riskli davranış: Uyku eksikliği yeme ve riskli davranışlarda değişikliklere yol açar. Muhtemelen nöromodülatör adenozin, ödül sistemindeki (turuncu) uyarım iletimini dengesizleştirir. Adenozin, striatumda bol miktarda bulunan 2A adenozin reseptörlerine bağlanır ve bu da dopamin reseptörlerinin çok spesifik bir alt tipini azaltır. Yoğun alkol uyuşturucu kullanımı, anti-sosyal davranışlar ve riskli cinsel davranışlar, şiddet arzusu gibi riskli davranışlar ortaya koyulabilir. Sonuç olarak, ödül uyaranları artık farklı şekilde değerlendirilmektedir.
Duygusal kararsızlık: Çok az uyursak, olumsuz uyaranlar tercihen işlenir ve amigdalanın (yeşil) aşırı tepkimesine yol açar. Aynı zamanda medial prefrontal korteks (mavi) ile koordinasyonları zayıflamış görünür. Ani karar değişimleri, ikilemde kalma gibi durumlar yoğun olarak oluşur. Bu da majör depresyon, bipolar bozukluk gibi ruhsal bozuklukları da tetikler.
Kaynaklar: Spektrum der Wissenschaft Mayıs 2018 dergisi, Krause, AJ ve diğerleri: The Sleep-Deprived Human Brain. Nature Reviews Neuroscience Mayıs 2017 dergisi