Taşın sanata dönüştüğü şehir: Mardin

0
804

Haber ve Fotoğraf: Gülcan Demir

Bereketli, uçsuz bucaksız Mezopotamya Ovası’na ev sahipliği yapan ve taşın sanata dönüştüğü şehir olan Mardin, birçok ulusun bir arada yaşadığı kozmopolit bir yer. Fırat Haber okurları için bu hafta Mardin’i ziyaret ettik.

Mardin kültürel bir miras olması nedeniyle insanları kendine hayran bırakıyor. Taşın en güzel halini göreceğiniz sanat eserleriyle dolu olan şehrin her ilçesi birbirinden etkileyici. Kimi doğası, kimi tarihi, kimisi de sanatıyla ön plana çıkan ilçeleri arasında Midyat, Nusaybin, Artuklu ve Kızıltepe yer alıyor. Mardin; tarihi taş evleri, camileri, medreseleri, kiliseleri ve manastırlarıyla her noktası ziyaret edilmesi gereken şehirlerden biri. Bölge aynı zamanda dizi ve filmler için de doğal plato işlevi görüyor.

Mardin’de yaşayan insanların geçim kaynakları tarım, hayvancılık, turizm ve kooperatifçilik. Bölgede tarım ürünleri olarak buğday, arpa, pirinç, nohut ve pamuk yetişiyor. Sebzecilik de oldukça gelişmiş; en çok domates, patlıcan, kavun ve karpuz yetiştiriliyor.

Mardin’in şehir dokusunu oluşturan yapılar; kale, kiliseler, manastırlar, medreseler, camiler, tapınaklar ve sokaklar. Mardin’in yapıları şehrin kültürel zenginliğinde büyük rol oynuyor. Sokakların boyutları insan ölçülerinin yanı sıra bölgede kullanılan eşek ve at gibi taşıma hayvanlarının ölçüleri de dikkate alınarak oldukça dar yapılmış.

Mardin oldukça zengin müzik ve folklor kültürüne de sahip. Ülkenin neredeyse hiçbir yerinde bulunmayan rebap bu bölgede çalınıyor. At kıllarından yapılan rebap, dinleyenlere oldukça güzel bir müzik şöleni sunuyor. Rebabın yanında bağlama ve davul zurna da müzik kültürünün parçasını oluşturuyor.

 

Geçmişten bu yana farklı dini inançlar ile gelenek ve göreneklerin çağdaş bir anlayış içinde sürdürüldüğü Mardin’de, bu çeşitliliğin bir yansıması olarak el sanatları da önemli bir konumda. Testicilik, çanak-çömlekçilik, basmacılık, bakırcılık, kuyumculuk, iğne oyası, el nakışı, yorgancılık, oyacılık, boyacılık, dericilik, sabunculuk, dokumacılık, şalüşapikcilik, kilim dokumacılığı, semercilik, keçecilik, tahta oymacılığı, kalburculuk ve taş işçiliği eski çağlardan beri yapılıyor.

Midyat’ta taş işçiliği, evlerin ve dini yapıların yüzeylerini süslüyor. Taş işlemeciliğinin kökeni Süryanilere dayanıyor. İşçilikte kullanılan malzeme sarı kalker taşı; bu taş yazın serin, kışın ise sıcak tutma özelliğine sahip. Taşı ham halden kaba bir küp biçimde kesen ustaya makta, kesilen kaba taşları düzeltip tıraşlayan ustaya nahhat, tıraşlı taşa biçim veren ve üzerine kalemle işleyen ustaya nakkaş, mimari plana göre nahit taşlarını yerine yerleştiren ustaya bine ya da kalfa, binanın inşasına nezaret edene mimar, birden çok yapının inşasını planlayıp idare eden imarları yerleştiren kişiye ise mimar başı deniliyor.