Türkiye yükseköğretimde uluslararası öğrenciler için çekim merkezi olma yolunda önemli bir ilerleme kaydederek, 2018 yılında sahip olduğu uluslararası öğrenci sayısı bakımından dünyada ilk 10 ülke arasına girme başarısı gösterdi.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünce (UNESCO) yayımlanan 2018 yılı verileri itibarıyla 125 bin 138 öğrenci sayısı ile yükseköğretimde dünyada en çok uluslararası öğrenciye sahip 10. ülke oldu.
UNESCO 2018 yılı verilerine göre, dünyada toplam 5 milyon 571 bin 402 uluslararası öğrenciden 987 bin 314’ü Amerika’daki yükseköğretim kurumlarında öğrenim görüyor. Amerika’yı sırasıyla 452 bin 079 öğrenci ile İngiltere, 444 bin 514 öğrenci ile Avustralya izledi.
UNESCO’nun 2018 verilerine göre dünyada en çok uluslararası öğrenci çeken ilk 10 ülke şöyle:
- ABD 987.314
- İngiltere 452.079
- Avustralya 444.514
- Almanya 311.738
- Rusya 262.416
- Fransa 229.623
- Kanada 224.548
- Japonya 182.748
- Çin 178.271
- Türkiye 125.138
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Yeni YÖK olarak göreve geldikleri 2014’te 48 bin 183 olan Türkiye’deki uluslararası öğrenci sayısının, yükseköğretimde hedef odaklı uluslararasılaşma politikası bağlamında takip ettikleri stratejiler, aldıkları kararlar ve koydukları hedefler doğrultusunda son beş yılda çok büyük bir artış gösterdiğini söyledi.
Türkiye’nin küresel alanda yükseköğretimde bir çekim merkezi olma yolunda her geçen yıl konumunu daha da güçlendirdiğini anlatan Saraç, “Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almayı kendisine hedef olarak belirleyen Türkiye, bu hedefine ilk olarak yükseköğretim alanında ulaştı. 2014 yılında 48 bin 183 olan ülkemizdeki uluslararası öğrenci sayısı 2018’de iki buçuk katı artarak 125 bin 138’e yükseldi ve Türkiye dünyada en çok uluslararası öğrenci çeken ilk 10 ülke arasında yer aldı.” diye konuştu.
2014 yılında toplam 4 milyon 495 bin 697 uluslararası öğrencinin %1.07’si Türkiye’de eğitim görürken, 2018’de bu oranın 5 milyon 571 bin 402 uluslararası öğrencide %2.24’e yükseldiğini kaydeden Prof. Dr. Saraç, şu açıklamalarda bulundu:
“Uluslararası öğrenci sayısının 125 bin 138’e yükselmesiyle, dünyadaki toplam uluslararası öğrenci havuzundan Türkiye’nin payı, Yeni YÖK’ün ilk dört yılında, yüzde 110 arttı. UNESCO’nun yükseköğretim alanındaki verileri, 2-3 yıl geriden geliyor. 2018 yılı verileri yeni açıklandı. Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda yükselişini sürdürerek ilk 10 ülke içinde daha da üst basamaklara çıkacağını göreceğimize inanıyoruz. Çünkü 2019’da 154 bin 505 olan ülkemizdeki uluslararası öğrenci sayısı bugün itibari ile 200 bini aşmış bulunmaktadır. 2021 yılında ise bu rakamın pandemi koşullarına rağmen, aldığımız çeşitli kararlar, düzenlediğimiz sanal fuarlar, diğer tanıtım faaliyetleri ve en önemlisi iyi bir ekip çalışmasıyla 220 bini geçmesini hedefliyoruz. Kamuoyu önünde beyan ettiğimiz diğer hedeflere nasıl ulaştıysak, inşallah bu hedefimize de ulaşacağımıza inanıyoruz. Böylece Türkiye daha üst sıralara çıkarak, dünya genelindeki uluslararası öğrencilerden aldığı payı daha da artırmış olacak.”
Prof. Dr. Saraç, daha sonra şunları ifade etti:
“Yeni YÖK, yükseköğretime ilişkin parlak ve sofistike söylemler, ileriye yönelik tasarımlar, retoriği yüksek taslaklar, entelektüel paylaşımlar yapma yerine ortaya koyduğu icraaatlar, hayata geçirdiği projeler ile yol almaktadır. Hedef odaklı uluslararasılaşma projesi de böyle bir proje. Yeni YÖK’ün bu projesinin başarısı gören gözler için net ve çok açık. Bu başarı uluslarası düzeyde de artık tescillenmiştir.
Bu başarının altında Yeni YÖK’ün; teferruat ile uğraşmayı terkederek yetki devri süreçlerini başlatması, mevcut yasalardan şikayet etme acziyetine düşme yerine mevzuatın imkanlarını akılcı bir tarzda kullanması, güçlü koordinasyon-esnek yönetim tarzı ile “ulusal ve uluslararası boyutlarda yükseköğretim politikaları üretip uygulayarak bilim hayatımızı ve üniversite sistemini tedrici bir şekilde yeniden yapılandırması yatmaktadır. Artık Yeni YÖK’e yapılan eleştirilerin odağı üniversitelere niye müdahale etmediği yönündedir. Bununla birlikte yetki devri, yerinden yönetim ve karar alma süreçlerine ağırlık verilmesi şeklindeki düşüncemizin doğru olduğuna inanıyoruz ve bunu sürdüreceğiz. Diğer taraftan bilimsel eleştiri adına YÖK’ün 40 sene önceki kurulduğu zamanki şartların ve o darbe sürecinde yaptığı yanlış uygulamaların dile getirilmesi ve Yeni YÖK olarak ortaya koyduğumuz yönetim şeklimizin ve projelerimizin gözardı edilmeye çabalanması gibi ucube bir yaklaşım yerine kamu yararını önceleyen projelerimizin daha geliştirilmesi yönündeki yapıcı eleştiri ve önerilerin bizlere daha iyiyi ve güzeli yakalama fırsatı vereceğine inanıyoruz. Yükseköğretimin toplumsal bir uzlaşı alanı olması gerekmektedir ve bunun için çalışıyoruz.
Son alarak, Türk yükseköğretimi planlamalarımıza uygun bir şekilde, tedrici bir surette tekamül çizgisini sürdürmektedir. Unesco’nun raporu da bunu göstermektedir.”
Kaynak: Yükseköğretim Kurulu (YÖK)