Sembol ve absürtlüğün romanı: Dava

0
353

Yazı: Ahmet Bekkur

Bu değerlendirme spoiler (bir eserin konusu veya detayları hakkında bilgi veren; eser okunmadan, dinlenmeden veya izlenmeden önce öğrenilmesi durumunda alıcının eser ile ilgili düşüncelerini veya alacağı hazzı etkileyebilecek açıklama veya ipucu) içermektedir.

Çek yazar Franz Kafka, ister roman ister öykü sanatında olsun, Almanca yazın dünyasının en iyi yazarlarından biri. Öyle ki, onun edebiyat sanatında üstünlüğü “Yirminci Yüzyılın Dante’si” unvanını almasında etkin oldu. Kafka’nın kendisi dahi bu kadar üne kavuşup, bugün dahi en çok tercih edilen yazarlardan birisi olacağını bilmiyordu-ki eserlerinin çoğu hayattayken yakılmıştı-; özellikle de sembolizm ve absürtlüğü birleştiren özel bir yoldan giderken…

İnsan hayatındaki baskı ve adaletsizliği, absürtlük ve nihilizm çerçevesinde ele alan Dava, elbette Kafka’nın diğer romanlarında olduğu gibi yalnızca bu temalar açısından ele alınamaz, birçok farklı açıdan da okunabilir.

“Bizi yozlaştıran, yozlaşmış bir hayattır ve baştan yozlaşan biz değiliz.”

Roman, Josef K. isimli karakterin, bir gün uyandığında kapıda kendisine yargılanmak üzere arandığını söyleyen iki adamı bulmasıyla fakat ne için suçlandığının açıklanmaması ile başlar. K., herhangi bir suçtan sorguya çekilir, olaylar geliştikçe suçunu anlamaya ve kendini savunmaya çalışır. Ancak avukatıyla savunma mücadelesi içindeyken karşılaştığı zorluklar, suçunun ne olduğunu bilmemekten kaynaklanmaktadır. Bir insan ne yaptığını bilmeden masumiyetini nasıl savunabilir ki?

K.’nın yargılanmasındaki mücadelesi, avukatıyla bin türlü dert çekmesi, sorgular silsilesinde kaybolmasına ve depresyona girmesine neden olur. K., büyük bir bankanın başındaki dürüst bir adam iken, yargı sistemi onu beladan kurtulmaya çalışan ve yasadışı yollara başvuran manipülatif bir adama dönüştürür. Sanki roman şöyle diyor: “Bizi yozlaştıran, yozlaşmış bir hayattır ve baştan yozlaşan biz değiliz.”

Bu roman, çalışma yaşamına depresyon ve sürekli kaygı özellikleri kazandıran steril bürokratik sistem karşısında bireyin karşılaştığı zorluklara; özellikle yaşadığı zorlukların “hiçliği” simüle etmesine atıfta bulunur. Hayat dolu bir insandan, hayatta hiçbir şeyi olmayan, ancak ruhsuz bir bedene, acılı hayatında sahibinin karşısına çıkan kötülüklerden şımartan o ruha nasıl geldiğini…

Dava romanında, duruma sembolik ve anlamsal anlatımın hakim olduğu, kahramanın “K” ismine sahip olmasında görülür. Romanın tüm olayları boyunca kahramanın bu adla anılması; sanki insan olmaktan sıyrılıp, mahkûmlarda olduğu gibi, sadece bir harf ya da sayıya dönüştürülmesinin göstergesidir. Romandaki karakterin gerçek tutsaklardan farkı, kendi iradesi dışında yaşadığı hayatın tutsağı olmasıdır.