Haber: Handan Uz
Bir ürün satın alırken, “Buna gerçekten ihtiyacım var mı?” diye kendinize soruyor musunuz? Eğer sormuyorsanız ya da bu soruya cevabınız olumsuz olduğu halde yine de ürünü alıyorsanız; istek ve ihtiyacı karıştırıyor olabilirsiniz. Fırat Haber ekibi olarak okurlarımız için bu konuyu Fırat Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hasan Uzun’a sorduk.
Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne göre ihtiyaç “gereksinim”, istek ise “bir şeye duyulan talep, eğilim” anlamına geliyor. Ancak birçok insan bu kavramlar arasındaki farkı gözetemeyip, anlık ruh halinin oyununa geliyor.
Sosyal medyada, televizyonda hatta sokaktaki afişlerde tüketime yönelik çağrılar var. Ayrıca bir şeyler almanın kişiyi mutlu edeceği yanılgısı da bilinçaltına işliyor. Hemen hemen her yerde satın alma güdüsü tetikleniyor. Fakat tüketicilerin unuttuğu nokta şu: bir şeyler satın alırken yalnızca para değil, emek ve sağlıkta elden gidiyor.
İhtiyaç denilince ilk akla gelen teori: Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisidir. Bu kurama göre, insanın en temel ihtiyaçları; fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyaçları, ait olma, sevgi, değer ihtiyaçları ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarıdır. Peki, bunları karşılıyor olmak insanı tatmin ediyor mu? Belki günümüzde telefon, bilgisayar, araba ve bunun dışında birçok şey ihtiyaçtır. Fakat telefonların yüzde 80 ‘i aynı işlevi yapabiliyorken, bir telefona 23 bin TL vermek ihtiyaç değildir.
Bu tüketim çılgınlığını Fırat Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hasan Uzun’a sorduğumuzda şu yanıtı alıyoruz:
“Günümüzde yapmış olduğumuz birçok tüketim, ihtiyacın ötesine geçmiştir. Bu noktada ihtiyaç kavramını tanımlamak gerekir: ihtiyaç en basit haliyle gereksinmedir. İhtiyaç ve istek bağlamında her ikisi de devreye girmektedir. Sadece istek duygusu, birtakım aygıtlar aracılığıyla ihtiyaçmış gibi algılanır.
Reklamlar, satış stratejileri (2 al 1 öde, 3 ürün toplamın yarısını öde veya bugün al gelecek yıl öde gibi) ve özel günler gibi insan psikolojisinin zorlandığı zamanlarda istek ihtiyaca dönüşüyor. İstekleri dengelemek kesinlikle mümkün ama kesinlikle çok zor. Özellikle sosyal medyanın belirleyici olduğu çağımızda.
Tüketim kültürü doyumsuz bir nesli ortaya çıkarıyor. Bu durum daha çok gençleri girdabına almakta ve gençler üzerinde algı oluşturmaktadır.”