Bir ailenin yardımseverlik hikâyesi: Günde yaklaşık 80 çadır diktiler

0
163

Haber ve Fotoğraf: Gülcan Demir

Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 6 Şubat günü yaşanan 7,7’lik deprem sonrası tüm Türkiye seferber oldu. 11 ilin etkilendiği depremden sonra binlerce insan evsiz kaldı. Depremden etkilenen ve afet bölgesi ilan edilen şehirlerden biri olan Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde ikamet eden Cagır ailesi el ele vererek evsiz kalan depremzedeler için günde 80’e yakın çadır dikti.

Deprem anından itibaren gönüllü olarak birçok insanın yardımına koşan Cagır ailesi, yüzlerce çadır dikerek depremzedelere yardım eli uzattı. Depremin ilk şokunu atlatan baba Hanifi Cagır çadır dikmek için dikiş makinelerini çıkardığında 15 ve 16 yaşındaki oğulları Emircan ve Emirhan Cagır ve 19 yaşındaki kızı Elif Cagır ona yardım etmek için kolları sıvadılar. Elif Cagır deprem sürecini ve çadır dikme serüvenlerini Fırat Haber okurları için anlattı.

“Vicdanımız el vermiyor baba bize de bir iş ver beraber yardım edelim. Yeter ki onlar üşümesinler biz sabaha kadar çadır dikeriz. Bizim bir sürü odunumuz var onlara götürelim onlar da ısınsın”

Bize biraz ailenizi anlatır mısınız?

“Ben Elif, ailenin en büyük çocuğuyum. Diyarbakırlıyız. Babamın sanayide dükkânı var; acente işi yapıyor. Seferlere çıkarak yolda kalan araçların çekilmesine yardım ediyor. Emirhan ve Emircan açık öğretim okuyorlar; okullarda staj görüyorlar. Sonra dükkâna gelip babama yardım ediyorlar.”

Deprem günü neler yaşadınız?

“Nöbetleşe uyuduk”

“6 Şubat’ta gece saat 4 civarında hepimiz uykudaydık. Biz müstakil bir evde kalıyoruz. Annem sobayı yakmak için balkona çıkıp odunları getiriyor. Odunları getirdiği gibi muhabbet kuşlarımız bağırıp kanat çırpmaya başladılar. Babam onların sesine uyandı. Onlara tam bakacakken ev sallanmaya başladı. Babam hepimizi uyandırdı. Kalktık ama dışarı çıkmadık. Kendimize gelene kadar zaten deprem durmuştu. Deprem durduktan sonra aşağı indik. Öğlene doğru eve geldik. Babam evde değildi. Tekrar sallanmaya başladık. Tavana baktım… Avize sallanıyordu. Bizde hemen battaniye alıp aşağı indik. Sonra sanayiye gidip babamın dükkânında kaldık. Akşama kadar oradaydık. Nöbetleşe uyuyorduk. İki saatte bir birimiz uyanık kalıyordu. Deprem gecesini böyle atlattık. Çok şükür aramızdan birini kaybetmedik ama akrabalarımız evlerini kaybetti.”

Depremden sonra Diyarbakır’ı terk etmeyi düşündünüz mü?

“Kendi memleketimizi bırakamayız”

“Hayır, hiçbir şekilde düşünmedik. Doğup büyüdüğümüz topraklar… Kendi memleketimizi bırakamayız. Başka yere gitsek orda da deprem olma olasılığı var. Sonuç olarak deprem ülkesindeyiz.  Kalkıp deprem yüzünden doğup büyüdüğümüz yeri terk etmek olmaz.”

Çadır dikmeye nasıl karar verdiniz? Daha önce tecrübeniz var mıydı?

Bir tane arabayı kapıya koyun hepsini söker takarım”

“Babam kendi babasından öğrendi. Babam bu meslekten önce araba döşemeciliği yapıyor, araba kılıfları dikiyordu. O yüzden de çadır dikebiliyor. Babam evlatları arasında hiçbir zaman ayrımcılık yapmadı. Beni de küçüklüğümden beri yanında işe götürürdü. Şu an iki yıldır üniversite sınavına hazırlık yapıyorum. Sanayideki her şeyi ben bile biliyorum. Bir tane arabayı kapıya koyun hepsini söker takarım. Babam hiçbir şekilde bizi hiçbir şeyden eksik bırakmıyor. Dikmeyi, tamir etmeyi ne olursa artık her şeyi babamızdan öğrendik. Bize her şeyi öğretti. Öğretmeye de devam ediyor.”

Günde kaç çadır diktiniz?

“Günde yaklaşık 80 çadır diktik”

“Tam rakam veremem ama hem dikmesi hem de kurması çok zor. Makinede diktikten sonra onun kurulması, koca çadırı kaldırmak bile başlı başına zorlu. Babam ve kardeşlerim sabahtan akşama kadar çalışıyordu. Benle annem yemek yapıp yemeden onlara götürüyorduk. Sabahtan gece ikiye kadar onlara yardım ediyorduk. Onlar dikiyordu biz de katlıyorduk. İhtiyacı olanlar gelip alıyordu. Günde yaklaşık 80 tane diktiler. Biz de teslim ettik.”

Çadırlarda yaşam nasıl devam ediyor?

“Hiçbir suçu olmamasına rağmen vicdanı sızlıyordu”

“Bence yaşanılmıyor. Dünyada 8 milyar insan var. Bu depremde yaklaşık 100 bin insan öldü belki daha fazla. Binlerce insan da etkilendi. Binlerce bina yıkıldı herkes dışarıda kaldı. Bu seferde çadırda kalmaya başladılar. Suya elektriğe ihtiyaç oluyor. Hijyene ihtiyaç oluyor. Gıda erzak yardımına ihtiyaç oluyor. Gerçekten artık birinin el atması lazım. Çadırda yaşam yok. Bu şekilde insanlar hayatına nereye kadar devam edecek?

Uzaktan bakınca bile yanlarından geçerken insanın içi ürperiyor. Biz Silvan’da kalıyoruz. Diyarbakır yolu üzerinde bir tane çadır kent yapmışlar. Babam orayı görüyor sürekli. Bir akşam eve gelip sofrada yemek yerken bize ‘Şükür edin, çadırda kalanların haline bakın insanın içi ürperiyor’  dedi ve sonra ağlamaya başladı. Hiçbir suçu olmamasına rağmen vicdanı sızlıyordu.”

Bu süreçte unutamayacağınız bir anı oldu mu?

“Deprem anının travmasını unutamıyoruz. Deprem oldu mu diye sürekli avizeye bakıyoruz. Yemek yerken bile sürekli perdeye, avizeye bakıyoruz. Şu an bile depremin üzerinden iki ay geçti hala sürekli diken üstündeyiz. Hala kapılarımızı ışıklarımızı kapatamıyoruz. Televizyonumuz hep açık haberlere bakıyoruz sürekli. Kardeşim 8 yaşında okula gitmek istemiyor. ‘Abla gidemiyorum, korkuyorum ya deprem olursa ya orda kalırsam’ diyor. Çok şükür bizde yine bir şey olmadı. Malın gözü çıksın ama orada o kadar insan öldü. Bilmiyorum daha fazla bir şey diyemiyorum. Yapacak bir şey yok. Allah’tan geldik Allah’a gideceğiz.”

Bu işi tamamen gönüllü ve ücretsiz yapıyorsunuz. Bu konuda insanlara ne söylemek istersiniz?

“İnsanlar elinden geleni yapsın, empati kursun”

“İnsanlara şunu söylemek istiyoruz: Merhamet çok başka bir şey. El uzatmak o insanların acısına ortak olmak bambaşka bir şey. Şu an siz sorarken bile kötü oldum. Babam öyle bir insan ki bir elinin verdiğini diğer eli asla görmez. Bize de öyle öğretti.

Kardeşlerim sosyal medyaya video atmıştı. İnsanlar oturduğu yerden ‘Bu yaşta çocuklar çalıştırılır mı?’ gibi olumsuz yorumlar yapıyordu. Herkes önyargıyla eleştiriyordu ama bilmiyorlar ki onlar sabahleyin okula gidiyor. Okuldan çıkınca babama yardım ediyorlar. Kardeşlerim ‘Vicdanımız el vermiyor baba bize de bir iş ver beraber yardım edelim. Yeter ki onlar üşümesinler biz sabaha kadar çadır dikeriz. Bizim bir sürü odunumuz var onlara götürelim onlar da ısınsın’ dediler. Biz de gezdik böyle bir sürü eşya, elbise topladık onlara gönderdik. İnsanların elinden geleni yapmasını istiyoruz. Aynı durum hepimizin başına gelebilir. Empati kurmalarını istiyoruz.”