Bir mesleğin yaşama tutunma mücadelesi: 79 yaşındaki Muhittin Usta’nın el yapımı sekiz köşeli şapkalarının hikâyesi

0
1958

Haber ve Fotoğraf: Muhiddin Can Barış

Elazığ’a özgü sekiz köşe şapkanın her bir köşesinin bir anlamı var: Şapkanın sekiz köşesi; yiğitlik, mertlik, çalışkanlık, cömertlik, dürüstlük, misafirperverlik, alçak gönüllülük, doğruluk gibi değerleri temsil ediyor. Bu değerleri ilmek ilmek işleyen şapka ustası Muhittin Dağdelen, “Günde en fazla 3 veya 4 şapka dikebiliyorum. Şapka devrinin bittiğini görebiliyoruz, şimdi bu şapkalardan takan pek insan yok.” diyor ve el yapımı sekiz köşeli şapkanın artık sonuna gelindiğini şu sözlerle anlatıyor: “Artık 79 yaşındayım, bazı şeyler bizden geçti, bizden buraya kadar.”

Elazığ’ın Çarşı mahallesine bağlı küçük terziler sokağına doğru yola çıkıyoruz. İsminden de anlaşılacağı gibi burada bulunan dükkânlar genellikle terzi ve şapka dükkânları. Yan yana dizilen dükkânlardan birisi dikkatimizi çekiyor ve bu dükkândan içerip girip usta Muhittin Dağdelen’e selam veriyoruz.

İçeri girdiğimiz andan itibaren, bulunduğumuz yerin ne kadar köklü bir yer olduğuna şahit oluyoruz. Burası, özenle dizilmiş şapkaların, dikiş malzemelerinin ve çeşitli el malzemelerinin yer aldığı sevimli eski bir atölye.

Muhittin Usta, esnaf arkadaşlarıyla birlikte bizi sıcakkanlı bir şekilde karşılıyor;  “Hoş geldiniz” diyor hepsi bir ağızdan. Hal hatır sormalarının ardından esnaf amcalar Muhittin Usta’ya dönerek, “Bak gençler gelmiş, sana sorular sormak istiyorlarmış, cevap ver onlara!” diyerek onu yüreklendiriyor. Bunun üzerine Muhittin Usta başlıyor anlatmaya…

Şapkalar arasında geçen 66 yıl

Dükkânının her köşesinde bulunan yaptığı şapkalarla bir simge haline gelmiş Dağdelen, 1942 yılında Elazığ’ın Maden ilçesinde dünyaya gelmiş. 13 yaşında bu mesleğe atılmış ve bizim de içinde bulunduğumuz dükkânı 1965 yılında açmış.

Sohbetimize başlarken, 66 yıllık meslek hayatında terzi olarak da çalıştığını belirten Muhittin Usta, minnet duygusuyla “İlk ustalarım Nurettin Yerlikaya, Zülfü Atalay ve Mustafa Özbay idi” diye eklemeyi ihmal etmiyor. Tam o sırada bir müşteri dükkândan içeri girince, sohbetimize kısa süreliğine ara veriyoruz.

“Gaça satisin?”

Şapkaları inceleyen müşteriyle, Usta Dağdelen’in aralarında geçen diyaloğa şahit olurken, yüzümde ufak bir tebessüm beliriyor.

Muhittin Usta “Bu şapka sana olur” diyerek, raflardan getirdiği bir şapkayı müşteriye uzatıyor ve ardından müşteri Elazığ ağzıyla “Gaça satisin?” diye soruyor. Bu toprakların ağız kültüründe “-yor” eki konuşmadan atılır. Usta Dağdelen’in şapka geleneğini yaşatmasındaki gibi bu dil özgünlüğü de Elazığ kültürünü yaşatıyor.

Müşterinin dükkândan ayrılması üzerine sohbetimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Ustamıza ,”Mesleğin son yıllardaki durumu nedir?” diye soruyoruz; anlatırken gözleri uzaklara dalıyor…

El yapımı şapkacılık mesleği yok olma riski altında

Bu işe rağbet yok”

Unutulmaya yüz tutmuş şapkacılık mesleğinin erbabı Muhittin Usta sorumuzu “Bu meslekte fazla usta kalmadı; eskisi gibi bu mesleğe ilgi duyan pek kimse de kalmadı. Bizim burada işimiz sadece 1-2 sene, artık sadece vakit geçiriyoruz; bu işe rağbet yok. Terzilikte dahi kimse yok artık.” diye yanıtlıyor.

Her biri el emeği, göz nuru olan şapkalarını bizlere gösterirken anlatmaya devam ediyor:

“Şapka ustalığı el işi, yetenek gerektiren bir meslek. Günde en fazla 3 veya 4 şapka dikebiliyorum. Emeğimizin karşılığı çok şükür alabiliyoruz. Şapka devrinin bittiğini görebiliyoruz, bugünlerde bu şapkalardan takan insan sayıcı oldukça az. Şapkalarımızın çoğu dışarıya yani şehir dışına gidiyor. Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyükşehirlere gönderiyoruz. Malum bu günlerde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de hastalıkla mücadele sürecinde olduğu için pek kimse gelip gitmiyor”.

Her şapkanın kendine özel kalıpları var

Muhittin Usta şapka yapımına başlarken ilk önce kumaş seçimini yapıyor. Biz marifetli ellerini izlerken o bir yandan da anlatıyor:

“El işi ve beceri gerektiren bu meslekte ilk önce kumaş seçimi yapılmalıdır. Kumaş seçilmeli, kesilmelidir. Her şapkanın kendine özel kalıpları vardır, bu kalıplara göre kesilen kumaş dikilir daha sonra el işi, örmesi ve iç astar dikimini yaparız.

66 yıldır bu mesleği yapıyorum, yıllar insana tecrübe verir. Bende bu mesleğin bana verdiği tecrübe olarak dükkânıma birisi geldiği zaman tam olarak kaç numaralı şapkayı vereceğimi biliyorum. Mesleğe ilk başladığım yıllarda ne yapacağımı pek fazla bilmiyordum fakat söylediğim gibi yıllar insana tecrübe veriyor. Her yaştan insan şapka almaya geliyor. Tabiri caizse 7’den 70’e şapka almaya gelen insanlar oluyor. Doğal olarak şapka numaralarını ezberliyor insan, hangi numaralı şapkanın hangi insana tam olacağını biliyorum.”

“Artık 79 yaşındayım, bazı şeyler bizden geçti, bizden buraya kadar.”

Kendisine “Bu mesleğe gençlerin ilgisi var mı?” sorusunu sorduğumuzda, yüzünde ufak bir tebessümle şunları söylüyor Muhittin Usta;

Mesleğe başladığım yıllarda şapka ustalığına doğal olarak ilgi vardı, fakat bu yıllarda bu mesleğe ilgi duyan ve bu mesleğin devamlılığını sağlayan insan sayıcı oldukça az. Elazığ’ın kültürü ile bütünleşmiş sekiz köşe şapkanın ismini belki önümüzdeki yıllarda göremeyebiliriz.

Önceden söylediğim gibi şapkalarımızın çoğunu Ankara, İzmir, İstanbul gibi büyükşehirlere gönderiyoruz ya da şehir dışından Elazığ’a gezmek için gelen insanlar kendileri gelip alıyorlar fakat kısıtlamalardan beri pek fazla gelen olmadı. Kısıtlamalardan etkilenen biri de benim. Bazen dükkân açmadığımız zamanlar da oldu. Hastalığın bir an önce bitmesini ve Ülkemizin sağlığına kavuşması tek temennimiz.

Artık 79 yaşındayım, bazı şeyler bizden geçti, bizden buraya kadar. Bu meslekte güzel yıllarımız oldu, çok güzel insanlarla ve ustalarla iş birliği yaptık, güzel şeyler öğrendik, güzel şeyler yaptık ve bunları insanlara ulaştırdık. Şapkacılık güzel bir tecrübeydi benim için, bu mesleği severek yaptım. Çok şey öğrendim ustalarımdan, bunları kendi açtığım dükkânımda uyguladım ve mutluyum.”