Haber: Ramazan Dinç
Futbolun barışçıl, yardımsever ve sportmen yanını yansıtan ultra kültürü, holiganlığa karşıt olarak son 40 yıldır tüm dünya tribünlerinde benimsenen bir anlayış. Doğal afetler, toplumsal sorunlar gibi meselelerde futbolun yardımsever yanını ortaya çıkaran ultra kültürüne sahip taraftar grupları Kahramanmaraş depreminde de yardım elini uzattı.
Bu haber yazımızda ünlü spor yazarı Simon Kuper’in deyimiyle “Futbolun asla sadece futbol olmadığını” hatırlatan ultra kültürüne mensup taraftar grupları ve onları gözlemleyen bir muhabirin perspektifinden ultra kültürünü inceledik.
Ultra, en temel anlamıyla bir futbol takımına gönül veren taraftarın hem takımıyla hem de toplumsal meselelerle ilgili çalışmalar yapması ve destekler vermesidir. Endüstriyelleşen futbola karşı, kendine has manifestosu olan fanatizm ve holiganlıktan uzak bir kültürdür. Holiganlığın temelinde çevreye zarar vermek ve şiddet varken ultra kültüründe ana amaç takıma destektir. Ultra kültürüne sahip taraftar grupları, takımlarının yanında toplumsal meseleleri de dert edinmeleri nedeniyle sosyolojik oluşumlardır.
Bilinen ilk ultra grubu 1950’de aktif hale gelen Hajduk Split taraftar grubu Torcida’dır. Onu 1951’de Fedelissimi Granata takip etmiştir. 20. yüzyılın sonlarına doğru da ultra kültürü, “Liberta Per Gli Ultras” (Ultralara Özgürlük) sloganıyla dünya çapında birçok taraftar grubunu etkilemiştir.
Dünyadaki ultra kültürü örnekleri
“Futbolun barışın bir sembolü olduğuna inanıyoruz”
Premier Lig’in en önemli takımlarından olan Manchester United’ın The Red Army taraftar grubu, ultra kültürünü benimseyerek 1970’lerde kurulmuştur. O tarihlerden itibaren ses getiren sosyal sorumluluk projelerine imza atan grup, hala etkili çalışmalarına devam etmektedir. Fırat Haber olarak The Red Army taraftar grubunun emektarlarından Mohammad Birkedar ile söyleştik.
1994’ten beri mensubu olmaktan gurur duyduğu taraftar grubunu anlatan Birkedar, İngiltere’deki futbol ortamını şöyle anlattı:
“İngiltere’de ultra oluşumu deplasman taraftarlığı ile başladı. O dönemlerde deplasman taraftarlarının çoğu holiganizmi savunuyordu. Holiganizmi amaç edinen bu gruplar ülke çapında birçok kargaşaya neden oldular. Daha sonra hükümet tarafından alınan ortak kararla bu gruplar durduruldu.”
Manchester United taraftarı olma deneyiminin 1994’te başladığını belirten Birkedar; “Suriye’de doğup büyümüş birisi için Manchester United’ın evini ziyaret etmek bir rüya gibiydi. Tribünlerde takıma destek veren arkadaşlarımla beraber holiganizme karşı her zaman dik duruş sergiledik. Biz tribünler için futbol sadece bir rekabet değil, aynı zamanda bir hayat felsefesi olmuştur. The Red Army taraftar grubu olarak deplasmana gelen taraftar gruplarını en iyi şekilde ağırlıyor, futbolun barışın bir sembolü olduğuna inanıyoruz. Küfre ve şiddete mahal verilmemesi için elimizden geleni yapacağız” ifadeleriyle futbolun sportmen yanını vurguladı.
“Çocuk hastanelerini gezip onlara oyuncaklar veriyoruz”
Taraftar grubu olarak futbolun önceliğinden ziyade ultra kültürünün yardımsever yanını vurgulayan Birkedar, “Futboldan ziyade çocuk hastanelerini ziyaret ediyor çocuklarımıza hediyeler verip sevinçlerine ortak oluyoruz. Kanserden mustarip insanlara yardım etmek için her yıl Liverpool’a karşı bir yardım maçı düzenliyoruz. The Red Army taraftar grubu olarak dünyada bazı gruplar ve takımlarla ortak paydada buluşuyoruz. Bu takımlardan biri de Galatasaray. Onları her zaman destekliyor ve izliyoruz” dedi.
“Antifaşist Celtic Taraftarları Cephesi”
İskoçya’nın önde gelen takımlarından olan Celtic’in ünlü taraftar gruplarından biri olan Green Brigade (Yeşil Tugay), 2006 yılında faaliyete geçti. Göçmen bir topluluk tarafından oluşturulan grup, İrlanda’dan İskoçya’ya göç eden halk tarafından kurulmuş.
Green Brigade taraftar grubu kendini, “Antifaşist Celtic Taraftarları Cephesi” olarak tanımlıyor. Stadyumda ve ekranlarda maç izleyen futbolseverleri koreografi, meşale ve ırkçılığa karşı açtıkları pankartlarla tanıştıran Yeşil Tugaylar, ultra kültürüne de sıkı sıkıya bağlılar. Takımlarına desteğe gittikleri her maçta kapitalizme, savaşa ve ırkçılığa karşı açtıkları pankartlarla ultra kültürünü yaşatmaya devam ediyorlar. Futbol dışındaki konulara gösterdikleri hassasiyet ve yaşanan haksızlıklara karşı verdikleri mücadeleyle de ön plana çıkıyorlar. Aynı zamanda düzenledikleri yardım kampanyalarıyla da mağdurların sesi olmaya devam ediyorlar.
Türkiye’deki ultra taraftar grupları
Türkiye’de büyük şehir ve Anadolu takımlarında birçok ultra kültürüne sahip taraftar grubu bulunuyor. Biz bu yazımızda, Sakaryaspor, Fenerbahçe, Adanademir Spor ve Diyarbekirspor taraftar gruplarının ultra kültürü anlayışlarını derledik.
Sakarya’nın “en büyük sivil toplum örgütü” Tatangalar
“Ultra kültürü futbolseverlerin de ortak dilidir”
Sakaryaspor’un ünlü taraftar grubu Tatangalar, yalnızca Marmara Bölgesi’nde değil uluslararası düzeyde üne kavuşmuşlar. Öyle ki Endonezya’da bir futbol takımı kurup adını “Tatangalar” koymuşlar. Tribün liderlerinden biri olan Eray Işıklı, Tatangalar’ın taraftarlıktaki gücünü şöyle anlattı:
“Tatangalar Sakarya şehrinin en büyük sivil toplum örgütüdür. 1990 yılında altyapı oyuncuları tarafından kurulmuştur. Tatangalar maratonda doğmuştur, maraton sadece Sakaryaspor adının çığırtıldığı basamaklar yığını olmadı. Maraton şehrin korosu olmak ile yetinmeyerek ayrıca yaşamın omuzladığı, bazen bir direniş sembolü bazen de bir yavruya kucak olmuştur. Adının anlamı savaşçı Kızılderili kabilesi Sioux’ların en değer verdiği, yaşayışında mana duruşunda berklik olan bizonlara verdiği isimdir Tatanka. Kızılderili topraklarından binlerce kilometre uzakta, bir Anadolu kentinin taraftarlarının kendilerine Kızılderililerin en sadık dostlarından birini ad olarak seçmesi de tesadüf değildir elbette.”
Ultra kültürünün futbol seyircisinin organize hareket etmesindeki öneminin altını çizen Işıklı, “Ultra kültürü futbolseverlerin de ortak dilidir diyebiliriz. Futbolcu ve futbol severlerin okuma yazma oranı düşük olursa ‘futbol kitlelerin afyonudur’ sözünü doğrulamış oluruz. Fakat ultra kültürü bu tezi tamamen çürüten bir kültürdür. Bunun aşırısı holiganlığa kaçar. Biz holigan değil ultra kültürünü oluşturan bireyleriz” dedi.
“Kahramanmaraş depreminin ardından hemen deprem bölgelerine gittik”
1999’da Gölcük depremini yaşayan Sakaryalıların dertlerine yakından şahit olan Tatangalar, Kahramanmaraş merkezli depremde de hemen harekete geçmiş:
“1999 depremini yaşayanlar olarak bizler insanların ne durumda olduğunu çok iyi biliyoruz. Kahramanmaraş depreminden sonra kendi aramızda bir ekip çıkarıp deprem bölgesine geldik. Sakaryaspor yönetimi, Tatangalar grubu ve halkımızla beraber depremden etkilenen bütün şehirlere yardım kolileri gönderdik. Bunun yanı sıra deprem bölgesinde kurduğumuz Sakarya aşevinde 4 öğün sıcak yemek dağıtımı yapıp içecek ikramında bulunuyoruz. Bölgede kurduğumuz koordinasyon merkezimizde çok sayıda giyecek var; ihtiyacı olan herkese yardımda bulunuyoruz. Bizler sadece bir taraftar grubu değil aynı zamanda sivil toplum örgütüyüz.”
“Endonezya’da kurduğumuz futbol takımına Tatangalar adını verdik”
Ultra kültürünün yardımsever yanına dair örnekler veren Işıklı, bu kültürün önemini ve etkisinin büyüklüğünü şu sözlerle anlattı:
“17 Ağustos depremini yaşayanlar olarak doğal afetle mücadele eden kurumlara yardım ve destekte bulunuyoruz. Bilhassa köy okullarına yardımlarımız mevcut. Çevremizdeki ve şehrimizdeki maddi durumu elverişli olmayan ailelerimize çeşitli yardımlarda bulunuyoruz ve elimizden geldiğince devam ettirmeye çalışıyoruz. Yaptığımız yardımları gündemden uzak tutmaya çalışıyoruz. Bu yüzdendir ki holigan armasını kendimize yakıştırmıyoruz.
Geçmiş dönemde de Haiti’ye, Somali’ye, Endonezya’ya ve ülkemizin birçok şehrine yardımlarımız mevcut. Sakarya’daki okullara ülkemizin doğusunda olan birçok şehirlerin okullarına kitap yardımımız oldu. Endonezya’da kurduğumuz futbol takımına Tatangalar adını verdik ki sevdanın ve yardımlaşmanın yeri ve ligi olmadığını ispatlayalım.”
“Küfre, şiddete ve holigan tavırlara karşıyız”
Ultra kültürünü benimseyerek kurulan taraftar gruplarından biri olan Kırmızı Cephe, Diyarbekirspor takımını destekliyor. Çalışmalarına 3 Ağustos 2021’de başlayan Kırmızı Cephe, 27 Ağustos 2021’de Onursal Başkan Feyzi İlhanlı, Kulüp Başkanı Turhan Ilgın, İkinci Başkan Veysi Avşar, kulüp yöneticileri, teknik heyet, futbolcular ve 30 yıldır futbola gönül veren Fırat Güneş, Orhan Tuma ve Hakan Varanlar öncülüğünde Diyarbakır’da kurulmuştur.
Kırmızı Cephe taraftar grubunun kurucularından biri olan Hakan Varanlar, Kırmızı Cephe’nin bir devam projesi olduğunu belirterek şunları söyledi: “Taraftar grubumuz yeni kurulmadı. 2000’lerin ‘Kardeşler’ grubunu yaşatmak adına babalarımızın, büyüklerimizin bize armağan ettiği grubun mazisine sahip çıkmak amacıyla kuruldu. Kardeşler Grubu şehirde takımları ayırmaksızın her koşulda eşit, sevgide, mücadelede ve aynı duyguyla yüreğinde vefa göstermekle birlikte küfre, şiddete ve holigan tavırlara karşı olup sadece şehir için uğraş vermeyi savunan bir gruptur.”
Dünyada örnek aldıkları taraftar grubundan da bahseden Varanlar, “Dünya genelindeki tribünleri konuşmak gerekirse grubumuzda birçok kardeşimizle ortak bir grubu örnek alıyoruz. Örnek aldığımız grup Fas liglerinde mücadele eden Casablanca’nın Ultras Winners 2005 grubudur. Taraftar grubu olarak, ultra kültürlerini benimsiyoruz, amigolarının ve taraftarlarının besteler ile olan uyumları, koreografileri ve sesleri ile muhteşem bir gruba sahipler. Eminiz ki birçok taraftar grubunu etkileyen bir ultra grubu vardır” ifadelerini kullandı.
Depreme birebir şahit oldular
“Aşevleri kurup, yardımlar gönderdik”
Kahramanmaraş merkezli depremden etkilenen illerden biri olan Diyarbakır’da yaşayan Kırmızı Cepheliler, depremin şokunu atlattıktan sonra hemen yardıma koşmuş: “Bizler Kahramanmaraş depremini birebir yaşayanlar olarak, taraftar grubumuz ve Diyarbekirspor yönetim kurulumuzla beraber halkımızın bütün ihtiyaçlarını karşılamak için ilk günden bu yana seferber olduk. Depremden etkilenen çocuklarımıza ayakkabı ve oyuncak yardımında bulunduk. Şehrin farklı yerlerinde kurduğumuz aşevlerinde yemek dağıttık. Bunun yanı sıra depremden etkilenen diğer şehirlerimize de çok sayıda yardım tırı gönderdik.”
“Takımın formlarını kendi ellerimizle yıkadığımız günler oldu”
Takımın yaşadığı zorluklarda her daim yanlarında olduklarını vurgulayan Varanlar, futbol sevgisinin boyutunu şu sözlerle gösterdi: “Diyarbekirspor’umuz 2013’te maddi imkânsızlıklar yüzünden Kocaeli deplasmanına gidemedi ve 3 puan silme cezasıyla karşılaştı. Sonraki haftasında evinde oynadığı Arsinspor ile berabere kalarak profesyonel liglerden amatöre düştü. Bizim için çok acı bir gündü. Aylar, yıllar geçti hala da o acıyı unutamıyoruz. Takımımızın formalarını kendi ellerimizle yıkadığımız, kuru olsun diye ipe astığımız günler de oldu. İnanın o acı duyguları anlattığımız zaman bile gözlerimiz doluyor, o zamanları göz önüne getirmekte büyük zorluk çekiyoruz.”
“Halkımıza kardeş olmak için çaba veriyoruz”
Taraftar grubunun işleyiş yapısından da bahseden Varanlar, “Grubumuzda 6 kişilik proje ekibi bulunuyor. Ekibimizin içinde araştırmacı ve geliştirmeci olarak görev üstlenen özel bir kardeşimiz var. Projelerimizi en kısa zamanda hayata geçireceğiz. Halkımıza kardeş olmak için çaba veriyoruz. Kırmızı Cephe taraftar grubu bu şehirde bir temel attı ve kuruldu. Grubumuz, pazarda poşet taşıyan annelerin çocukları, hastası olan ailelerin refakatçisi, geçim sıkıntısı yaşayan evin işçisidir. Özellikle şehrimizde esnaflarımızın, işçi ve emekçi kardeşlerimizin ihtiyaçlarını da yapacağımız projelerle karşılaşmayı hedefliyoruz” dedi.
Genç Fenerbahçeli taraftar üyesi Altunterim: “Birçok yardım kampanyamız var”
Futbolda “İstanbul takımı” olarak bilinen takımlardan biri olan Fenerbahçe’nin taraftar grubu Genç Fenerbahçeliler, 23 yıl önce Sefa Kalyan tarafından kurulmuş. Genç Fenerbahçeliler’in önemli isimlerinden olan Metehan Altunterim, ultra kültürüyle ilgili düşüncelerini paylaştı:
“2000 yılında Sefa Kalyan’ın kuruculuğundan sonra Genç Fenerbahçeliler, üniversitelerde ve liselerde oluşumlarını devam ettirerek varlığını sürdürmüştür. Bizler Genç Fenerbahçeliler olarak okullarımızda, üniversitelerimizde ve şehirlerimizde takımımıza olan sevdamızı her kulvarda yaşatıyoruz. Tribünlerde, şiddete ve holiganlığa karşı olmakla birlikte sporun birleştirici bir gücü olduğuna da inanıyoruz. İyi günde, kötü günde çıkar gözetmeksizin, maddi ve manevi olarak her zaman takımımızın yanındayız.”
Depremzedeler için atkılarını sahaya attılar
Süper Lig’in 23. haftasında oynanan Fenerbahçe ve Konyaspor arasında gerçekleşen mücadelede “Türkiye üşüme, Fenerbahçe seninle” sloganıyla sahaya atkı attıklarını belirten Altunterim depremle ilgili şunları söyledi:
“Kahramanmaraş merkezli yaşanan deprem felaketinin ardından başlattığımız yardım kampanyasına taraftarlarımız yoğun ilgi gösterdi. Depremden etkilenen vatandaşlarımız için battaniye, mont, kazak gibi kışlık malzemelerden oluşan yardım kolileri taraftarlarımız ve vatandaşlarımızın desteği ile tırlara yüklenerek kulübümüzün önderliğinde deprem bölgesine gönderildi.”
Yalnızca takımlarına destek vermekle kalmadıklarını birçok yardımda bulunduklarını vurgulayan Altunterim, “Birçok yardım kampanyamız var. Bizler Türkiye’nin dört bir yanında oluşumları olan büyük bir grubuz ve sürekli iletişim halindeyiz. Daha önce ülkemizde yaşanan depremlerden dolayı zarar gören ailelere atkı ve mont desteğinde bulunduk. Köy okullarına kütüphaneler açtık. Ekonomik olarak kötü olan ailelere yardım kolileri ulaştırdık. Bizler Genç Fenerbahçeliler adı altında yardım kampanyalarında bulunmaya devam edeceğiz. Bunun yanı sıra ultra kültürünü dibine kadar yaşıyor ve yaşatıyoruz” ifadelerini kullandı.
Şimşekler’in sesi Ahmet Çakay: “Ultras kültürü holiganlık değildir, yardımlar yapıyoruz”
Adana’da varlığını sürdüren ve toplumsal birçok meselede de gündem olan Adanademirspor taraftar grubu Şimşekler’in tribün lideri Ahmet Çakay da grubunu anlattı:
“1990’lı yıllarda başlayan taraftarlığımız 1996 yılında resmiyete döküldü. Amacımız takıma destek vermek ve ultra kültürünü yaşatmaktır. Ultra kültürü holiganlık değildir. Futbol, insanları cezbeden, birlik ve beraberlik sağlayan ve görsel şölen yaşatan bir kültürdür. Sahaya madde atmak asla bir ultraslık değildir. Bu tür davranışları kınıyoruz ve desteklemiyoruz. Meşale yakarken bile insan sağlığına zarar gelmeyecek şekilde görsel şovlarımızı takımımıza destek amaçlı sergiliyoruz. Dünyada bunun örneklerini Polonya tribünleri daha güzel bir şekilde sergiliyor.”
“Öğrencilere ve okullarımıza maddi destekte bulunuyoruz”
Taraftarlıklarının yalnızca takım desteğiyle sınırlı kalmadığını vurgulayan Çakay, “Tribünlerden sadece meşale yakarak görsel şovlarda bulunmuyoruz, bunun yanı sıra Şimşekler grubu olarak yardım kampanyaları düzenliyoruz. Öğrencilere ve okullarımıza maddi destekte bulunuyoruz. Vatandaşlarımıza Ramazan aylarında gıda yardımı gibi yardımlarda da bulunuyoruz ve yardımda bulunmaya da devam edeceğiz. Bizler holigan değil ultra kültürünü yaşatan bireyleriz. Holiganlık çok farklı bir kavram. Holiganlık yapıyor olsaydık çevremize, arkadaşlarımıza, kardeşlerimize, annelerimize, babalarımıza maddi ve manevi destekte bulunmazdık” dedi.
Spor muhabirinin gözünden ultra kültürü
“Tribünde holigan tavırlara karşıyız”
Uzun yıllardır spor muhabirliği yapan Serdar Sarıdağ ultra kültürü ile ilgili tecrübelerini paylaştı:
“Ultra dediğimizde elbette aklımıza dünya üzerindeki sayılı tribünler geliyor. Futbolla birlikte ortaya çıkan seyirci desteği, yıllar geçtikçe birçok ülkenin kültürlerinde farklı kimliklere büründü. Ultra kültürünün bugünkü hali ülkelerin konumlarına göre farklılık kazanmıştır ve bunun içerisinde birçok sosyolojik etkenler vardır. Seyircisi olan her kulübün kendine has tribün kültürü olmakla beraber birçok taraftar grubu mutlaka ultra kültüründen etkileniyor. Bizler tribünde holigan tavırlara karşıyız.”
Tribünlerde kontrolün sağlanması ve holiganlığın önlenmesi gerektiğini düşünen Sarıdağ, “Tribün kültürü, insanlara zarar veriyorsa o bir kültür olmaktan çıkar. Falanca takıma destek veriyorum demek yerine sağlıklı bir taraftarım demek daha doğru. ‘Ölmeye ölmeye geldik’ diye başlayan bir tezahüratı mantıklı bulmamız pek de doğru olmaz. Sahaya giren, sahaya yabancı madde atan, rakip takımın taraftarına şiddet uygulayan, çocukların ve ailelerin statlara gitme isteğinden soğumasına neden olan grupların kendilerini ultra diye nitelendirmeleri çok doğru değil. Kendini kontrol edemezsen holigan olursun” ifadelerini kullandı.
“Taraftarların iyilik yapma çabası bizi mutlu ediyor”
Dünya tribünlerine de değinen Sarıdağ, “Maç sırasında oyunu takip etme, gereken yerlerde tepki gösterme ve oyuna değer katma açısından en iyi tribünler İngiltere’de. Zaten orası gezegenin en çok izlenen ligi. Yetenek olarak söylemiyorum. Pazarlama, sunum, kalite, keyif alma hepsi var. Futbol insan olsa İngiliz olurdu. Genel olarak baktığımızda bütün taraftar gruplarının içerisinde iyilik yapmaya çalışan çok insan var. İşin bu tarafı yani taraftarların iyilik yapma çabası bizi mutlu ediyor. Tribünler şiddetin yerine bu yönlerini ön plana çıkarmalı” dedi.
Dünyada siyasal, ekonomik ve sosyolojik boyutta birçok dönüşüme neden olan futbol, taraftarlık kültürleriyle de dünyayı değiştirmeye devam ediyor. Küfre, holiganlığa, şiddete, ayrımcılığa karşı olan ultra kültürüne sahip taraftarlar, ultra isminden de anlaşılacağı üzere takımlarına aşırı bağlılık gösteriyorlar. Bu kültür ile hayatın dinamiği yeşil sahalara ve tribünlere yansıyor. Ultra kültürünün yaşaması futbolun sportmen, yardımsever ve barışçıl yönünün görünmesi için önem arz ediyor. Futbolun efsane ismi Süleyman Seba’nın da dediği gibi: “Futbol sadece şampiyonluklara sevinmek değildir. Bunu belli değerlere sahip çıkarak yaşamaktır.”