Virütik enfeksiyonlar insandan insana damlacık enfeksiyonu dediğimiz tükürüğümüzdeki damlacıklar yoluyla yada birbirimizde temas ile çok kolay bulaştıracağımız enfeksiyonlardır. Kış döneminde görülen üst solunum yolu hastalıklarını en aza indirmek için meyve ve sebze tüketmemiz gerekir. Meyve ve sebze vitamin deposudur. Özellikle a ve c vitaminleri meyve sebzelerde bulunur. Bunları tükettiğimiz zaman vücut direncimiz ve bağışıklığımız daha da güçlenir. Ve hastalıklara yakalanma riskimiz daha da azalacaktır.
Kirli havadan korunmak için kış aylarında çok sık kullandığımız atkılarla burnumuzu ve ağzımızı kapatmamız gerekiyor. Kirli havayı direk solumamamız gerekiyor’’dedi.
Sevgili İrfan Kaygusuz, sizi hem biraz daha yakından tanıyalım hem de başarı öykünüzü tüm okurlarla paylaşalım istiyorum. Doktor olma öykünüzden, kendinizden ve sizi başarıya götüren yoldan biraz bahseder misiniz?
1967 Elazığ doğumluyum. 1991 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdim. 2 yıl mecburi hizmetten sonra 1994 yılında Fırat Üniversitesi Kulak burun boğaz ana bilim dalında göreve başladım. 1997 de asistanlığı bitirdim. Kendi kliniğimde Yardımcı Doçent Doktor olarak çalışmaya başladım. O günden bugüne yaklaşık 25 yıldır Elazığ’da mesleğimi sürdürüyorum. Doktor olmaya beni yiten en büyük sebeplerden biri küçükken annemin hastalığı oldu. Çünkü biz 4 kardeşin 3’ü doktor olduk.
Hemen hemen her çocuğun hayalidir doktor olmak, sizin çocukluk hayaliniz neydi? Peki, doktor olmaya nasıl karar verdiniz? Bu süreciniz nasıl şekillendi?
Küçükken her çocuğa sorulduğu gibi genellikle öğretmenler ve yakınımızdakiler ne olacaksınız diye bize sorarlar. O zaman da öğretmenlerimin sorusuna doktor cevabını veriyorduk. Çünkü doktor bize o zaman çok ulaşılmaz geliyordu. Doktoru insanüstü bir güç gibi görüyorduk. Bir diğer sebep ise annemin sık rahatsızlığı beni doktorluğa iten sebeplerden biri oldu. Yaşımız biraz ilerledikçe ilkokul, ortaokul, lise yıllarına geldikçe hekimlik mesleğinin çok kutsal bir meslek olduğunu biliyorduk. Çünkü insanların acısını dindirmek, onlara yardımcı olmak insanları gerçekten mutlu ediyor. Bunu da anlayınca doktor olma fikrin daha da pekişti. Ve üniversite tercih zamanında 18 tercih hakkı vardı, 18 tercihimde Tıp Fakültesi vardı. Tıp Fakültesi dışında bir tercihim yoktu. Bu da tıp fakültesini ne kadar istediğimi gösteriyor.
Bizlere yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? Uzmanlık alanınıza dair ne tür işlemler uyguluyorsunuz?
1997 yılında kulak burun boğaz uzmanı oldum. Kulak burun boğaz uzmanları özellikle kendi alanları ile ilgili tüm hastalıkları tedavi etmekle yükümlüdür. Kulak burun, boğaz basit enfeksiyonlardan tutun, kanserlerine kadar tüm hastalıklarını tedavi ediyoruz. Biz Fırat Üniversitesi kulak burun boğaz ana bilim dalında da bölge hastanesiyiz. Tunceli, Muş, Bingöl, Malatya’nın ve Diyarbakır’ın bazı ilçeleri bizim hastanemize gelirler. Bizim hastanemizde kulak burun boğaz ile ilgili yapılmayan hiçbir ameliyat yok. Yani bugün Avrupa’da hangi ameliyatlar yapılıyorsa bizim kendi kliniğimizde o ameliyatların hepsi yapılıyor. Kendi adıma konuşursam daha çok burun ve burun boşlukları ile ilgili hastalıklarla daha çok uğraşıyorum. Daha çok baş boyun kanserleri ile daha çok uğraşıyorum.
Ama kliniğimizde kulak, larenks dediğimiz gırtlak ameliyatları Avrupa’da ki şartlara eş değer oranda kliniğimizde yapılıyor. Bu konuda hiçbir sıkıntımız ve problemimiz yoktur.
Havaların soğuduğu ve kış aylarının başladığı bu dönemde hava kirliliğinin insan sağlığına etkileri nelerdir?
Hava kirliliği biz kulak burun boğaz uzmanlarının ve göğüs hastalıkları uzmanlarının gerçekten başının belası diyebiliriz. Bizim özellikle üst yolu enfeksiyonlarımızda çok ciddi bir tetikleyici faktör, etmen oynuyor. Özellikle ilimizde ve ülkemizde doğal gazın yaygınlaşması ile bir nebze azaltsa da kömür kullanımının maalesef sonlandıramadık. Ve bu havayı istesek de istemesek te kirletiyor. Kirli hava solunum yollarında ilk karşılaştığı yer burundur. Burun mukozasında geriye inerek gırtlak dediğimiz ağız içerisine ve solunum yollarımıza geliyor. Bu kirli hava buraya temas ettiği zaman buralarda kurumalara yol açıyor. Kurumalara yol açtığı dönemde de buradaki salgılar azalıyor. Ve bizim basit rinit dediğimiz üst solunum yolu tabloları ortaya çıkıyor.
Kirli havadan korunmak için neler yapmalıyız?
Bizler hekim olarak kirli havalarda dışarı çıkmamayı tercih edebiliriz. Dışarı çıkmamız gerekiyorsa da maske yada kış aylarında çok sık kullandığımız atkılarla burnumuzu ve ağzımızı kapatmamız gerekiyor. Kirli havayı direk solumamamız gerekiyor. Bunun için yapabileceğimiz en güzel şey kış aylarında hepimizde olan atkılarla burnumuzu ve ağzımızı kapatmak ve onun ardından solumak.
Kış mevsiminde en sık görülen hastalıklar nelerdir?
Kış mevsiminde halk arasında nezle ve soğuk algınlığı dediğimiz biz ona tıp dilinde rinit deriz. Bir de grip dediğimiz hastalıklar var. Bu iki hastalığı da oluşturan virüsler
Zaten üst solunum yolları hastalıklarının en büyük etkenlerin % 80’ni virüsler oluşturuyor. Virütik enfeksiyonlar insandan insana damlacık enfeksiyonu dediğimiz tükürüğümüzdeki damlacıklar yoluyla yada birbirimizde temas ile çok kolay bulaştıracağımız enfeksiyonlardır. Kulak burun boğaz açısından en çok gördüğümüz rinit dediğimiz üst solunum yolu enfeksiyonları ile birlikte sinüzit yada orta kulak iltihabı dediğimiz hastalıklar kışın özellikle soğuk havalarda çok sık karşımıza çıkıyor.
Kış dönemi görülen üst solunum yolu hastalıklarını en aza indirmek için koruma amaçlı ne tür tedbirler alınmalı?
Rinit dediğimiz soğuk algınlık virüs ile bulaştığı için antibiyotik tedavisini önermeyiz. Yani bu antibiyotiği versek bile antibiyotik bu hastalıklarda etkisiz kalır. Çünkü etken virüsler olduğu için etkisizdir. Bunlarda daha çok doğal yöntemleri tavsiye ederiz. Bunların başında da nane limon kaynatarak içilmesi yine ıhlamur çayı ve benzeri içecekler içilmesini tavsiye ederiz. Özellikle bulundukları ortamın ısısının ve neminin iyi ayarlanmasını isteriz. Bunun dışında bol meyve ve sebze tüketmelerini öneririz. Meyve ve sebze vitamin deposudur. Özellikle a ve c vitaminleri meyve sebzelerde bulunur. Bunları tükettiğimiz zaman vücut direncimiz ve bağışıklığımız daha da güçlenir. Ve hastalıklara yakalanma riskimiz daha da azalacaktır.
Farenjit nedir? Belirti ve tedavi yöntemleri nelerdir?
Farenjit de bir üst solunum yolu enfeksiyonudur. Fareks dediğimiz bölge halk arasında burnumuzun arka bölgesi geniz dediğimiz kısım ve de dilimizin arka tarafıdır. Buranın iltihaplanmasına da farenjit diyoruz. Fareks mukozasının iltihaplanmasıdır. Çoğunlukla bunlarda da etken virüslerdir. Bu hastalara antibiyotik tavsiye etmiyoruz. Genellikle önce bir halsizlik kırgınlık hafif 37, 37,5 dereceye varan bir ateşle başlar. Boğazımızda bir yanma hissi ortaya çıkar. Bu da farenjitin önemli bulgularından biridir. Tedavisi istirahat ve vücut bağışık sistemini destekleyecek gıdaları tüketmektir.
Oldukça hassas ve zor bir mesleğiniz var. Duygusal olarak etkilendiğiniz ya da yıprandığınız anlarınız oldu mu?
Duygusal olarak etkilendiğiniz anlar hastayı ameliyattan sonra kendine geldiğinde hiçbir sorun yoksa bu bizi çok mutlu ediyor. Yıprandığımız anlar ise hekime uygulanan şiddet vakaları günümüzde giderek artmasıdır. Hekimliğin halkın gözündeki saygınlığını her geçen gün biraz daha yitirmesidir. Oysaki tüm hekimler hastalarının her zaman en iyi şekilde iyileşmesini ve en iyi şekilde hayata tutunmasını isterler. Son yıllarda hekime uygulanan şiddet olayları biz hekimleri son derece üzmektedir.
Sağlıkta yaşanan şiddete dair neler söylemek istersiniz? Bir doktor olarak sizce ne tür önlemler alınmalı?
Biz hekimler hastalarımızı özgür bir ortamda tedavi etmek isteriz. Hiçbir hekimin hastasına zarar vermek istemez. Ama maalesef sonuçta biz de insanız bizim de mutlaka her şeyi dört dörtlük yapma durumumuz söz konusu değildir. Bazen istemesek de tıp dilinde komplikasyon dediğimiz hastalığın istenmeyen bazı sonuçları ile karşı karşıya kalıyoruz. O zaman da bunun hastalara ve hasta yakınlarına iyi anlatılması bunun olabileceğinin ortaya konması lazım. Maalesef bunu her zaman başaramıyoruz. Karşımızdaki hasta yada hasta yakını bizi anlamayınca bu şiddete dönüşüyor. Ve son yıllarda yaşadığımız hekime şiddet olayları karşımıza çıkıyor. Bunun önlenmesinde iletişimin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hasta ve hasta yakınının önceden bilgilendirilmesi bizim açımızdan önemlidir. Tabi bir de devletin alacağı tedbirlerin olması gerekiyor. Sonuçta burada odamızda oturuyoruz. Kapıdan giren hasta yada hasta yakını şiddet uygulayabilir. Hiçbir güvencemiz yok. Kapılarımız açık elini kolunu sallayan hastaneye geliyor.
Hastaneye giriş ve çıkışlarda insanlar daha fazla denetlenmelidir. Yasalarımızın değişmesi lazım. Yasalarımız maalesef çok cezalandırıcı kanunlarımız yok. Hekime şiddet uygulayan kişi bir kişi tutuklu kaldıktan sonra eline kolunu sallayarak tekrardan topluma karışabiliyor. Yasalarda daha çok önleyici cezbedici cezaların olması gerektiğini düşünüyorum.
Son olarak gazetemiz okuyucularına neler söylemek istersiniz?
Kış ayındayız. Havalar kurumaya başladı. Nem oranı azaldı. Üst solunum yolları hızla artmaya başlayacak. Yine biz insanların soğuk havalardan korunmak için dışarı çıkarken daha kalın giysiler ve atkı, bere gibi giysiler giymesini gerekir.
Haber: A.Baki Ünal
Fotoğraf: Selvi Yıldırım