Yazın ayrı kışın ayrı emek isteyen meslek: Çobanlık

0
427

Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinin Konurtepe Kırsal mahallesinde, geçimini çobanlık yaparak sağlayan Halil Kurat’a, çobanlıkla ilgili sorular yönelttik. Kurat, çobanlığın görünen ve görünmeyen yönlerini, zorluklarını ve çobanlık mesleğini nasıl sürdürdüğünü anlattı. Uzun yıllardır çobanlık yapan Kurat, “Her işin mutlaka zorluğu vardır. Çobanlık da zor bir iş. Emek ister; uğraş ister; çaba ister; sevgi ister; zaman ister” dedi. Çobanlığın baba mesleği olduğunu ve onlarca koyunu dağ bayır demeden gütmeye çalıştığını, geçimini çobanlık yaparak sağladığını belirten Kurat, şunları anlattı:

“Çobanlık bizde baba mesleği”

Hayvanlarla çocukluğumda tanıştım. Çocukluğum hayvanların arasında oyun oynamakla geçti. Çobanlık bizde baba mesleği. Ailemin temel geçim kaynağı hayvancılıktı. Durum böyle olunca hayvanlarla iç içeydim ve onları çok seviyordum. Zaten hayvan sevgisini içinizde bir kere barındırdınız mı artık isteseniz de hayvanları sevmekten vazgeçemez hale geliyorsunuz. İşimi severek yapıyorum.

Bizim işimiz sabah ezanıyla başlar, akşam ezanıyla son bulur. Bu coğrafyada yaşayan birçok insan tarımla uğraşıyor ya da çobanlık yapıyor. 34 yaşındayım ve yaklaşık 19 yıldır çobanlık yapıyorum. Sabahları erken vakitte, beslediğim hayvanların ahırlarına gidip yemlerini veriyorum. Daha önceden hazırlamış olduğum yemleri çuvallarla taşıyarak yemliklere boşaltıyorum. Ardından hayvanları yemlerini yemesi için ahırlara getiriyorum. Hayvanlar yemlerini yerken, ben de o esnada içlerinde gezip hasta olan hayvan var mı yok mu ona bakarım. Kışları ise çetin geçer, sular buz tutar. Donan suyun yüzeyini parçalayıp hayvanlara öyle su veririm.

Koyunlar yeni doğum yaptığı için kuzular henüz ufak; bu nedenle emmeleri gerek. Koyun ve kuzuların buluşma anı var. Kuzuları annelerine emzirttikten sonra ayırıp ayrı ahırlara bırakıyorum. Bu işlerimi yaptıktan sonra kahvaltımı yapıp diğer kendi ihtiyaçlarımı karşılıyorum. Öğlene doğru, eğer merada kar yoksa meraya hayvanları otlatmaya bırakıyorum. Eğer yerde kar varsa öğle için de ayrı yem hazırlayıp hayvanlara yem vermek zorundayım.

İkindiye doğru artık tekrardan koyunlarımı meradan alıp ahırlara getirmem gerekiyor. Çünkü kuzular aç olur ve annelerini beklerler. Meradan döner dönmez, koyunlarıma hazırladığım yemi verip ardından kuzularla buluşturuyorum. Zaten kuzular daha küçük olduğu için süt ancak onlara yetiyor. Bazen çocuklarım için birkaç koyundan süt sağdığımız oluyor. Onun dışında koyunları şimdilik sağmıyoruz. Koyunları ve kuzuları tekrar ayırıp ayrı ahırlara bırakıyorum. Koyunların kendi ahırlarında tekrar yemliyorum. Sonrasında evime gidiyorum. Akşam yemeğimi yedikten sonra tekrar koyunlara bakmaya geliyorum. Çünkü bazı koyunlar daha doğum yapmadı. Tek başına doğum yapmasınlar diye geceleri de kontrol amacıyla birkaç kez koyunlara bakıyorum. Yani bütün günüm koyunlarımın ve kuzularımın arasında geçiyor. Başta dediğim gibi çobanlık gerçekten çok zor bir iş; çok uğraş istiyor; emek istiyor. Ben de elimden geldiği kadarıyla mesleğimi güzel bir şekilde yapmaya, koyunlara iyi bakmaya çalışıyorum.

Kış aylarında hayvanlar ahırlarda olur. Mart ayının ikinci haftasından itibaren ise hayvanlar artık köyün dışında meralarda kalmaya başlar. Ben de gece gündüz merada olurum. Ailem sabah ve ikindi saatlerinde gelip koyunları sağar. Böylece süt ve süt ürünleri elde etmiş olup geçimimize de katkı sağlamış oluyoruz. Sonbaharda büyüyen ve iyice olgunlaşan kuzuları satıp, kış için yem, arpa ve hayvanların ilaçlarını alırız. Bu döngü bu şekilde devam eder…

Haber ve Fotoğraf: Şerife Kurt