Doğaya açılan kapı: Kamp hayatı

0
961

Haber ve fotoğraf: Gülzade Avcı

Kampçılık, çok eski çağlardan beri göçebelik kültürü şeklinde insan hayatının bir parçası olageldi. Günümüzde ise kamp, günlük yaşamın monotonluğundan kurtulmak için insanların en çok tercih ettiği aktiviteler arasında. Haftanın 5 günü çalışan bir kişi için pazar sabahını, bir göl kıyısında güneşin doğuşu eşliğinde, huzurlu bir ortamda selamlamak gerçekten de hoş bir deneyim olmaz mı?

Kıt kaynaklar, zorlu yaşam koşulları toplulukları zaman zaman göç etmeye zorlamıştır. Türk kültüründe göçebelik halen varlığını sürdürmektedir. Hatta lügatımızdaki “Yörük” kelimesi, “yürüyen” kelimesinden zaman içinde türemiştir. Bu sebeple kampçılık ve kamp hayatı, Türk kültürü ile iç içedir. Kamp kültürünü daha iyi anlamak ve doğaseverleri teşvik etmek adına kampçı Hasan Cüneray deneyimlerini Fırat Haber’e anlattı.

Elazığ’da kamp hayatı

Üniversite için geldiğim Elazığ’da, kampçılık kültürü ile tanıştım. Elazığ’daki başlıca kamp alanları -ayrıca benim favori kamp alanım olan- Hazar Gölü ve çevresi. Burası kampçılık için ideal bir ortam sunuyor ve ulaşım da kolay. Bölge insanı samimi ve sıcak bir tutuma sahip olduğundan burada yabancılık çekmezsiniz.

Kamp yapmak insana gerçekten güzel bir mola imkanı sunuyor. Farklı insanlarla tanışmak, hayatın gündelik koşuşturmasından ve stresinden uzaklaşmak için de güzel bir fırsat. Kampçılık deneyimimin az olması hasebiyle benden daha tecrübeli olan Hasan Cüneray ile kampçılık hakkında kısa bir sohbet gerçekleştirdik.

Hasan Cüneray kimdir, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

1996 Erzincan doğumluyum. Fırat Üniversitesinde Yazılım Mühendisliği 4. sınıf öğrencisiyim. Henüz ikinci sınıfı okurken bir arkadaşım sayesinde kamp hayatını keşfetmeye başladım.

Size göre kamp ne demek?

Bana göre kamp, bir aktiviteden çok kültürel ve doğal bir seyahat gibi. Yani kamp benim için; tanıştığım insanlar, gezip gördüğüm tarihi mekânlar, doğada geçirdiğim zaman, evde başlayıp evde bitirdiğim en güzel yolculuklarım…

Kamp için tercih ettiğiniz özel yerler var mı?

Genellikle Hazar Gölü çevresinde ve Elazığ’a yakın olduğu için Malatya Arapgir’de kamp yapmayı tercih ediyorum. Bunlar dışında yaşadığım kent olan Antalya ve çevresinde kamp yapıyorum.

Kamp yapmak için nelere ihtiyaç duyuyorsunuz?

Kamp için; çadır, mat, tulum, hamak, bıçak, testere, ışıldak, çakmak, yiyecek, içecek, yedek kıyafet, sabun, tuvalet kağıdı, kamp sandalyesi gibi malzemelere ihtiyaç duyuyorum. Ayrıca balık tutmayı sevdiğim için olmazsa olmazım olta takımım da hep yanımda.

İlk kamp deneyiminiz nasıldı?

“Üçüncü gece tam 12 kişilik ufak bir kolonimiz oldu”

İlk kampımda Sivrice’ye eski PTT Sosyal Tesisleri’ne gitmiştik. Cuma akşamından pazartesi sabahına kadar uzun ve eğlenceli bir deneyimdi. Arkadaşım ile İstasyon Caddesi’nden kalkan Sivrice Belediyesi otobüslerine binerek, Sivrice’ye geldik. Merkezde bulunan bir zincir marketten en çok ihtiyaç duyabileceğimiz, su, hazır gıda, salam, domates, biber, soğan vb. gibi malzemeler alıp konak mekanımıza doğru yola çıktık. Uzun, yorucu olan ve 1.5 saat süren bir yürüyüş yaptık.

Elazığ merkezinden çıkıp buralara gelmek, tamamen farklı dünyalara adım atmak gibiydi. Yorucu yürüyüşümüzün ardından konaklama noktasına ulaştık. Orada bizim gibi kampçılık ile uğraşan 20-25 gencin çadırları bizi karşıladı. Hava kararmak üzere olduğu için hızlıca çadırlarımızı kurduk ve kalabalığa karıştık.

Herkesin arasında bir çeşit bağ vardı sanki… Normal şartlar altında kimseyle bu şekilde bağ kuramazsınız. Ben ve iki arkadaşım ile birlikte 3 kişi gittiğimiz kamp alanında; ilk gece 3 kişiyken, ikinci gece 5, üçüncü gece ise tam 12 kişilik ufak bir kolonimiz oldu.

Pazar günü cirit atma, balık tutma; pazartesi sabahı serpme kahvaltı, közde çay ve oradaki her akşam, ateş başında uzun sohbetler; bu kampın benim için unutulmaz deneyimleriydi. Kamp esnasında tanıştığın insanlar başlı başına yabancı olduğun yaşanmış hayatların ve hikâyelerin göstergeleriydi.

Kampta tanıştığınız kişilerden biraz bahsedebilir misiniz? 

“Öyle kahvaltı mı olur?”

“5 dakika önce tanımadığım insanlar, 5 dakika sonra bize nasihatler veriyordu”

Kampta tanıştığım arkadaşlardan çok, tanıştığım bölge halkı hakkında konuşmak isterim. Sivrice’deki ilk kamp deneyimimde; gece saat üçe kadar arkadaşlarla ateş başında muhabbet edip, ardından çadırlarımıza çekildik.

Bir arkadaşım beni sabah saat altıda kaldırdı ve Sivrice merkeze gidip, kahvaltı yapmaya davet etti. Normalde günde 12 saat uyusam bile yetmezken, orada yalnızca 3 saat uyumak bile yetmişti.

Yol kenarında balık tutan biri ile karşılaşıp, biraz sohbet etme fırsatı yakaladık. Sohbet sırasında Sivrice’den konu açıldı ve biz de buranın güzelliğinden bahsettik. Karşılaştığımız amca önceden Sivrice’nin daha hareketli ve daha canlı olduğu zamanlardan bahsetti. Zamanla buranın unutulduğunu, insanların burayı yavaş yavaş kaderine terk ettiklerini anlattı. Toprak sevgisi gözünden okunan amca, Sivrice’yi tekrar o eski güzelliğine kavuşturmak için elinden geleni yapmaya da hazırdı. Bu kısa muhabbetin ardından amcaya “rastgele” diyerek yolumuza devam ettik ve Sivrice merkeze vardık.

Burada fırından taze ekmek, marketten de peynir ve domates aldıktan sonra küçük bir çay ocağında oturup, iki çay söyledik. Kahvaltı yapma hazırlığında olduğumuzu anlayan çay ocağı işletmecisi, “Öyle kahvaltı mı olur?” dedi. Ardından elimizdeki poşeti alıp, içindeki malzemeleri bir tabağa dilimleyip yanına da biraz zeytin ekleyerek bize geri getirdi. Güzel bir kahvaltının ardından, Sivrice halkının meraklı soruları eşliğinde hoş bir sohbetin içinde bulduk kendimizi. 5 dakika önce tanımadığım insanlar, 5 dakika sonra bize nasihatler veriyordu.

Orada 2-3 saat geçirdikten sonra oradan ayrıldık ve kamp alanına geri döndük. Aklımda ise sadece Sivrice’yi seven ve orayı daha güzel hale getirmek için elini taşın altına koymaktan çekinmeyecek insanların hoş sohbetleri kaldı. Tabii kampta birbirini bir hafta öncesine kadar tanımayan insanların, kamp arkadaşları üşümesin diye odun arayışına çıkması gibi güzel şeyler de.

En çok nerede kamp yapmak isterdiniz?

Nevşehir, Kapadokya.

Kamp için ulaşımı genellikle nasıl sağlıyorsunuz?

Genellikle otostop yaparak uzak yerlerdeki kamp alanlarına rahatlıkla ulaşabiliyorum. Ayrıca bu yolla yeni insanlarla temas kurma fırsatı da yakalıyorum. Yakın kamp alanlarına ulaşım için ise şehir içi toplu taşımayı tercih ediyorum.

Peki kamp yapmak isteyen okurlarımız için tavsiyeleriniz nelerdir?

Temel ihtiyaçlarınızı karşılayabilecek kadar malzemenizi yanınıza almanızı öneririm. Gerekenden daha azı veya daha fazlasını önermem. Bazen bazı ufak eksikler can sıkıcı olaylara sebep olabilir.

Yanı sıra gereğinden fazla malzeme ulaşımda sadece gereksiz yük taşımanıza sebep olacaktır. Tanıştığım bazı kampçılar çamur olan kıyafetlerini ulaşım noktasında direkt olarak yıkayarak, kıyafetin üstündeki gereksiz ağırlıktan kurtulmaya çalışıyorlardı.