“Sağ kolumdan ibaret değilim”

0
532

Haber ve Fotoğraf: Nesibe Seher Çelik

Dünyaca ünlü besteci Beethoven meşhur 9’uncu senfonisini bestelerken sağırdı. Ayakları beline bitişik olan Bowen dünyanın en ünlü akrobatı olmayı başarmıştır. Aşık Veysel’in gözlerinin görmediği ve Edison’un işitme engeli olduğunu biliyoruz. Engelli olmak engel değildir. Vücutta herhangi bir uzvun eksikliğinin insanı eksiltmediğinin örneğidir bu başarılı isimleri ve onlardan biri de Naci Demirpolat. Hadi, gelin Naci Beyin perspektifinden hayata birlikte bakalım…

Sağ kolunu 1992 yılında bir iş kazası sonucu kaybeden Naci Demirpolat’ın bu noktadan sonra hayatı ve hedefleri değişiyor… Naci Demirpolat (47), evli ve iki çocuk sahibi. Demirpolat, emekli olduktan sonra 2007 yılında Türkiye Sakatlar Derneği Başkanlığı Elazığ Şube Başkanlığı görevini üstlendi. 2013 yılına kadar birçok çalışma ve etkinliğe imza atan Demirpolat, şu an Türkiye Beyazay Derneği Elazığ Şubesi’nin kurucularından olup buranın Şube Başkanlığı görevini sürdürüyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde olan “Aşmak için Hareket” kampanyasını Elazığ’da birçok etkinlikle sürdürmeye devam ediyor. En büyük hobisi fotoğraf çekmek olan Demirpolat’ın çektiği fotoğraflar, dernek etkinlikleri kadar büyük beğeni ve ilgi görüyor.

Kendisini tanıtarak konuşmasına başlayan Demirpolat: “1973 yılında Elazığ’da doğdum. İlk, orta ve lise eğitiminden sonra 2008 yılında Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu İşletme Bölümü’nden mezun oldum. 1998’de Fırat Üniversitesine engelli kadrosundan memur olarak girdim ve 2014 yılında aynı kurumdan emekli oldum. Evli ve iki çocuk babasıyım. 2007 yılında Türkiye Sakatlar Derneği Başkanlığı’nın Elazığ Şubesi Kurucu Başkanlığı görevini üstlendim, 2013 yılına kadar da bu vazifeyi sürdürdüm. Şu anda da Türkiye Beyazay Derneği Elazığ Şube Başkanlığı görevini sürdürüyorum. Fotoğraf çekmek en büyük zevkim.” dedi.

Kolunu iş yaparken harman makinesine kaptıran ve kolu kopan Demirpolat, yaşadıklarını şöyle özetledi: “1992 yılında Elazığ’da köyde ailemle birlikte çiftçilikle uğraşıyorduk. Buğdayları ayıklayıp tarlayı biçmek için kullandığımız patoz, yani harman makinesinin kayışına kaptırdım kolumu ve kolum koptu. Bu talihsiz kazayı yaşadığımda 19 yaşındaydım. Sağ kolumu makinenin kayışına kaptırdım ve kolumu kaybettim. Kolumu kaybettikten sonra yaşadığım bu duruma, fazlasıyla üzülüp duygusallaşmıştım. Etrafımdaki insanların daha çok genç, bu yaşta ne hale geldi, iş bulamaz, evlenemez gibi sözleri beni o dönem çok etkiledi ve bu düşüncede olan insanlara kendimi kanıtlamaya çalıştım. Yaşamaya devam ettim hiçbir zaman isyan etmedim, ümitsizliğe kapılmadım. Tabii birçok zorluk yaşadım. Mesela; ben sağ elimle yazı yazıp, sağ elimle yemek yiyen, yani çoğunlukla sağ elini kullanan biriydim. Sol elle 19 yaşında yeniden yazı yazmayı öğrendim. Her şeyi artık sol elle yapmak zorundaydım. Yazı yazarken zorlandığımda, yemek yerken üstüme döktüğümde çok ağladığım oldu. Ama bu süreçleri Allah’ın vermiş olduğu yaşama azmi ile atlattım. Mücadeleci bir yapıya sahibim ve bu şekilde yaşadıklarımın üstesinden geldim.”

Türkiye Beyazay Derneği Elazığ Şubesi Başkanı olan Demirpolat, dernek olarak birçok etkinliklere ve anılara imza attıklarını belirterek en çok etkilendiği anısını şu şekilde anlattı: “Birçok anı var; ama bunların içerisinde beni en çok etkileyen anım tekerlekli sandalyede olan genç bir arkadaşımızdı. 10-16 Mayıs Engelliler Haftası için bir etkinlik düzenlemiştik. O genç arkadaşımız da tekerlekli sandalyede dans ederek kollarından güç alıp bedenini havaya kaldırarak bir şov yapmıştı. Salonda bu şovu seyreden insanlar da çok etkilenip alkışlamaya başladılar ve o genç arkadaşımız alkışlardan sonra duygusallaşıp o duygu yoğunluğu ile Türk bayrağını açınca müthiş bir görüntü oluşmuştu. O görüntüden çok etkilenmiştim. Gerçekten de imkan sağlandığında engelli arkadaşlarımız da her şeyi yapabiliyorlar, üretebiliyorlar, çalışıyorlar yani engel tanımıyorlar. Son yıllarda hem toplumumuz hem de engelli insanlar ve aileleri çok bilinçlendiler. Aileler de engelli vatandaşlarımız da güzel algılandıklarını gördükçe tabii ki daha büyük bir azimle mücadele ediyorlar, hayata sarılıyorlar. Üstelik devletimizin hizmetleri de bu çabaları büyük ölçüde destekliyor. Evde bakım hizmetleri, evde bakım ücreti, engelli maaşlarının düzenlenmesi, rehabilitasyon merkezlerinin hizmetleri, yani bu imkanlar engelli insanlar ve aileleri için güzel ve destekleyici hizmetler. Akabinde derneklerimiz engelli kişiler için yaz kampları, piknikler, gezi organizasyonları, konserler düzenliyor. Bu etkinlikler hem kendileri hem de aileleri için motive edici oluyor.”

Fotoğraf çekme hobisinden de bahseden Demirpolat konuşmasına şöyle devam etti: “Kolumu kaybettiğim yıl benim için zor bir dönemdi, bir boşluktaydım. O yıl ağabeyim Suudi Arabistan’daydı, gelirken bana hediye olarak bir fotoğraf makinesi getirmişti. Filmleri doldurup çekiyorduk, çok hoşuma gitmişti ve ilgim o zaman başladı. Binlerce fotoğraf çektim. Bir süre sonra akıllı telefonlar çıktı ve artık akıllı telefonlarla fotoğraf çekmeye başladım. Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Bu fotoğraf çekme işini daha profesyonel yapmak istiyordum ama profesyonel fotoğraf makinesini tek elle kullanamayabilirim diye tedirgindim. Önce, tek el ile kullanabilir miyim? diye deneme amacıyla basit fotoğraf makinesi aldım. Hatta sol tarafta deklanşörü olan makineler var mı diye epeyce araştırdım. Ancak hiçbir fotoğraf makinesinde deklanşörün sol tarafta olmadığını öğrendim. Bir fotoğraf makinası fabrikası ile görüştüm; ancak özel bir sipariş verilirse sol el için özel bir üretim olabilir şeklinde söylediler; ancak bunun da çok zaman alacağını belirttiler. Fotoğraf makinesi üreten bir fabrikayla görüştüm. Deklanşörlerin engelli bireyleri de düşünerek sol tarafa konulması için de bir girişimcilikte bulunmayı düşünüyorum. Fotoğraf çekme işini baktım ki yapabiliyorum, çekip paylaştığım fotoğrafları insanların beğenip, ilgi göstermesi de beni daha fazla heyecanlandırıp, teşvik etti. Makinemi değiştirdim, yeni ekipmanlar aldım ve boş zamanımı hatta dışarı çıktığım her anı fotoğraf makinemle çekimler yaparak değerlendirmeye başladım. Kendimi bu konuda geliştirme aşamasındayım. Fotoğraf makinesi bana ilk hediye edildiğinden bu yana fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Şu anki fotoğraf makinem benim arkadaşım gibi. Gözümle gördüğüm anı, güzelliği, manzarayı onunla kalıcı hale getiriyorum. Makinemi artık sağ kolum ve gözümdeki görüntüleri kalıcılaştıran bir dost olarak görüyorum.”

Engelli bireylerle ilgili önemli farkındalıkların oluşturulduğunu dile getiren Demirpolat konuşmasını şöyle sürdürdü: “10-16 Mayıs Engelliler Haftası, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, nisan ayında Otizm Haftası gibi günlerde çeşitli etkinlikler yapılıyor. İnanılmaz güzel renkli görüntüler çıkıyor ortaya ve büyük bir etki alanı var. Bu tarz organizasyonların akabinde birçok seminerler, konferanslar ve paneller düzenleniyor. Mesela; size bir anımı anlatayım. 2 yıl önce Otizm Haftası’nda Elazığ’da bir ilki gerçekleştirdik. Elazığ’daki nostalji arabalarını süsledik. Malatya’dan da üstü açık otobüs getirttik. Okuldan çocukları aldık. 10-15 tane nostalji araba ve bir tane üstü açık otobüs ile Gazi Caddesi’ne kadar gidip oradan Öğretmenevi’ne geldik. Otobüse ellerimizi boyayıp parmak izleri de yapmıştık. Eğlenceli ve güzel bir etkinlikti. Yani diyeceğim o ki son yıllarda insanlarda müthiş bir farkındalık ve bilinçlenme var. Engelli bireyler asla inançlarını yitirmesinler. Şöyle düşünmek gerekirse, benim kolum koptu evet, ama ben o koldan ibaret değilim ki. Ben konuşabiliyorum, yürüyebiliyorum, düşünebiliyorum. İstediğim her şeyi tek kol ile de yapabilirim. Çünkü hayallerim var, umutlarım var ve bunlardan vazgeçemem. Engelli bireyler yaşadıkları özel durumdan dolayı çok hassas ve duygusal olabiliyorlar. Hiçbir zaman hayata küsmesinler. Kendilerini anlatsınlar, çekinmesinler. Yeteneklerimizin keşfedilmesini beklemeden, yeteneklerimizi göstermeliyiz. Hayal kurmayı ve umut etmeyi bırakmayalım.”